02.06.2017
2014’ün Gözden Kaçan Filmleri
Hilal ÇETİNDER
Al Midan
Mısır’da başlayan direnişi, Tahir Meydanı’ndaki dayanışmayı anlatıyor. Kan, ter, gözyaşı, kısaca her şey var bu belgeselde. Üstüne daha ne yazılır, bilemiyorum. İzlenmeli, daha çok izlenmeli, umuda ihtiyacımız olduğu için, özgürlük için…
Weekend
Sade, dürüst, cesur, iyi oynanmış ve iyi yönetilmiş bir film. İki erkeğin arasındaki aşkı, ne eksik ne fazla, tam da olması gerektiği gibi anlatıyor. (Uzaktan akrabası Before Sunrise’i da sevmişseniz eğer, tamamdır.)
The Boxtrolls
Sinemanın en zor üretim tekniklerinden biri olan stop motion animasyon, yani film bir sanat eseri öncelikle. Politik göndermeli hikayesi ise haliyle evrensel.
Welcome to New York
Gerçek bir olaydan, eski IMF başkanı Dominique Strauss-Kahn’ın hayatından (yarattığı seks skandalından) esinlenen film, sistemin tepe noktalarındaki bir adamın – her açıdan- çöküşünü anlatıyor. Karşımızda entrika yerine vicdan ve insani zaaflar var! Gerard Depardieu’nun müthiş performansı için bile izlenmeye değer.
Meu Pé de Laranja (Şeker Portakalı)
Jose Mauro de Vasconcelos’un romanından uyarlanan, yoksul bir çocuğun küçücük dünyasından büyülü bir gerçekliğe uzanan film, kitabın sevdalılarına hoş bir nostalji yaşatıyor.
Le Capital
2008’de yaşanan finansal krizi ve şirket içindeki gerilimi iktidar olmanın o eşsiz gücüyle işleyen film, politik sinemanın önemli isimlerinden Costa-Gavras’ın başyapıtları arasında değil kesinlikle, ancak sürükleyici bir finans gerilimi.
.