18.03.2018
37. İstanbul Film Festivali: Her Bölümden Film İzlemek İsteyenlere
Her bölüme bir film
İstanbul Film Festivali her yıl olduğu gibi bu yıl da takipçilerinin iştahını kabartacak bir menü ile çıktı karşımıza. 37.si düzenlenecek olan festivalin her bölümü birbirinden iyi filmlerle, merakımızı cezbeden yapımlarla dolu. Dolayısıyla her bölümden bir film seçmek gerekirse o film hangisi olsun diye sordum kendi kendime.
Festivalin alamet-i farikası olmuş bölümlerinden bu yıl ilk kez karşımıza çıkacak bölümlere “Her Bölümden Film İzlemek İsteyenlere” listesi böylece oluştu. Tabii ki her bölümden “bir” film seçmek çok zor. Siz yine kendi listelerinizi oluştururken daha cömert davranın elbette.
*Festivalin yarışma filmleri listenin dışında bırakılmıştır.
VODAFONE RED GALALARI
Transit
Alman yönetmen Christian Petzold İstanbul Film Festivali takipçilerinin yakından tanıdığı bir isim. Son filmi Transit de Berlin Film Festivali’nde dünya prömiyerini yaptıktan sonra ülkemize uğruyor. O zaman bu fırsat kaçmaz diyoruz ve Transit’in konusuna kısaca göz atıyoruz: Nazi işgalinden kaçan Georg adında bir adam, elinde evrakları bulunan, ölmüş bir yazarın kimliğini üstlenir. Georg Marsilya’dan gemiye binebilmek için beklerken kendi gibi birçok mülteciyle tanışır; ama gizemli Marie ile tanışınca planları değişir.
Transit, günümüzün göçmen krizine Avrupa’nın geçmişinden bakıyor. Film, Anna Seghers’in 1942 tarihli romanından uyarlandı. Hem edebiyat sinema işbirliğini sevenlere hem de Petzold hayranlarına sesleniyorum: Bu film kaçmaz!
YILLARA MEYDAN OKUYANLAR
Hesaplaşma / Una Questione Privata
Paolo Taviani ve Vittorio Taviani’nin şimdilik son filmleri Hesaplaşma, hem İkinci Dünya Savaşı’nı hem de İtalyan iç savaşını fon alan bahtsız bir aşk üçgeni hikâyesi anlatıyor. 90 yaşına merdiven dayayan Taviani kardeşlerin Toronto’da ilk gösterimini yapan filmleri, İstanbul’a uğramışken kaçmaz değil mi? Beppe Fenoglio’nun romanından esinlenen Hesaplaşma, yine edebiyat severleri de sinema ile buluşturan yapımlardan olacak.
DÜNYA FESTİVALLERİNDEN
Atölye / L’atelier
“Bir grup genç yazar adayı, bir atölye çalışması için ünlü yazar Olivia Dejazet’in rehberliğinde bir araya gelir. Gençlerden kasabanın endüstriyel geçmişiyle de bağ kuracak bir suç romanı yazmaları istenir. Romanında yarattığı katil karakterle kendini rahatsız edici şekilde özdeşleştiren ve asabi tavırlarıyla sivrilen genç Antoine, atölyenin gidişatını tamamen değiştirecektir.” Konusu kısaca böyle özetlenebilecek Atölye’nin yönetmen koltuğunda özellikle Sınıf filmiyle hatırlayabileceğimiz Fransız yönetmen Laurent Cantet var. İstelik Cantet bu filmin senaryosunu, geçtiğimiz yılın en sevdiğimiz işlerinden 120 BPM’nin yönetmeni Robin Campillo ile birlikte yazdı. Referanslar çok iyi, bize de izlemek düşer.
GENÇ USTALAR
Severina
Hayalperest ve melankolik bir anlatıları sevenler buraya. Sizin için bir filmimiz var: Severina. “Kitapçı işleten bir yazar adayı, belirip kaybolan Severina adlı gizemli bir kitap hırsızına giderek daha çok kendini kaptırır; aralarındaki ilişki her ikisini de karşı konulamaz bir biçimde değiştirir.” Filmimizin kısaca öyküsü bu ve yönetmeni Felipe Hirsch.
NTV BELGESEL KUŞAĞI
Sonsuz Futbol / Fotbal Infinit
Belgesel sevenlerin kaçırmayacağı bölüm NTV Belgesel Kuşağı, bu yıl da birbirinden farklı belgeselleri ağırlıyor festivalde. Biz onların içinden Sonsuz Futbol’u seçtik. Neden mi? Elbette yönetmeni Corneliu Porumboiu dolayısıyla… Romanya sinemasının farklı isimlerinden Corneliu Porumboiu’nun futbol ile ilgili bir belgeseli nasıl çekebileceğini merak ediyoruz doğrusu. Filmde Porumboiu, 80’lerde futbol oynarken bacağını kıran eski futbolcu yeni bürokrat arkadaşı Laurentiu Ginghina ile sohbetlerine yer veriyor. Ginghina kendince bir “futbol devrimcisi”, amacı da bu sporu “Sonsuz Futbol” adını verdiği bir versiyona yükseltmek. Devrimci fikirleri arasında korner köşelerini kırparak sahayı sekizgene dönüştürmek de var. Bu bilgiler nasıl bir belgesel ile karşı karşıya olduğumuzu ve Porumboiu’nun elinden neler izleyebileceğimizi sanırım kanıtlıyor.
MAYINLI BÖLGE
Sevme Beni / Love Me Not
İstanbul Film Festivali’nin alamet-i farikası olan bölümlerden biri Mayınlı Bölge. Özellikle farklı filmleri deneyimlemek için biçilmiş kaftan olan bölümden çekip çıkardığımız film Sevme Beni. Peki neden? Çünkü yönetmeni Alexandros Avranas. Hatırlarsınız, Avranas yine İstanbul’a Şiddet Güzeli / Miss Violence filmi ile uğramış ve bizi deyim yerindeyse koltuklarımıza çivilemişti. Bu deneyim ve üzerine yarattığı tartışmalar bile yeni filmini izlemek için yeterli sebep. Çünkü biliyoruz ki Mayınlı Bölge’nin hakkını veren bir yönetmen Alexandros Avranas.
ANTİDEPRESAN
Nothingwood
Artık festivalin vazgeçilmezlerinden olan Antidepresan bölümü, biraz hafiflemek, neşelenmek için birebir desek de çoğu zaman hüzünlendiriyor filmler bizleri. Sinema âşığı olarak nitelendirilen Afganistanlı Salim Shaheen’in yılmadan, usanmadan film çekme çabalarına ortak ediyor bizi yönetmen Sonia Kronlund Nothinwood filmi ile. Çocukluk hayallerinin peşinden giden ve yüzden fazla filme imza atan Shaheen, “Afganistan’ın Ed Wood’u” olarak anılıyormuş. Sonia Kronlund filmiyle bizi hem gülümsetecek hem de umut dağıtacak gibi…
MUSİKİŞİNAS
Ümmü Gülsüm’ün Peşinde / Looking For Oum Kulthum
Birkaç yıldır festivale konuk olan bölüm Musikişinas, adından da anlaşılacağı üzere müzikseverleri sinema ile buluşturuyor. Bu bölümden de önereceğim film Arap dünyasının efsanevi şarkıcısı Ümmü Gülsüm’ün hayatını film içinde film olarak tasarlanmış bir yapıyla anlatan Ümmü Gülsüm’ün Peşinde. Ortadoğu’da kadın olmak, kadın bir sanatçı olmak… Tüm bunları ve Mısırlı divayı kendine örnek olarak alan genç Mitra’yı izleyeceğiz bu önemli filmde.
NERDESİN AŞKIM
Marvin / Reinventing Marvin
Coco avant Chanel, Gemma Bovery gibi filmleriyle tanıdığımız Lüksembuglu yönetmen Anne Fontaine’in yeni filmi Marvin, aktör olma hayaliyle köydeki evinden ve bunaltıcı hayatından kaçan bir çocuğun hikâyesini anlatıyor. Toplumda cinsiyet rolleri üzerinden dayatılan ve yönelimleri neticesinde onları dışlayan bir eğitim sistemi ve tahammülsüzlük üzerine yoğunlaşan Fontaine, etkileyici bir filme imza atmış diyebiliriz gönül rahatlığı ile.
ÇİÇEK İSTEMEZ
Madeline Madeline’i İzliyor / Madeline’s Madeline
Festivalin bu yıl açılan yeni bölümü Çiçek İstemez, kahramanı güçlü kadınlar olan filmleri bir araya getiriyor. Dünya prömiyerini Sundance’te gerçekleştiren, anne rolünde yönetmenliğiyle tanıdığımız Miranda July’ın, Madeline rolünde ise Helena Howard’ın olağanüstü bir performans sergilediği Madeline’s Madeline, Josephine Decker’ın üçüncü uzun metraj filmi. Ruhunu ve aklını kavrayan hastalığıyla yaşamını sürdüren ergen kız, annesinin sevgisiyle boğulan, tiyatro sahnesinde ise bambaşka bir kişiliğe bürünen Madeline Madeline’ken gerçekten Madeline midir? sorusunu soran film, izleyicileri eşsiz bir deneyime davet ediyor.
BERGMAN 100 YAŞINDA
Persona
Bu bölümdeki bütün filmleri izleyin!
Ancak seçkimizin amacı her bölümden bir film seçmekse buradan da seçmek lazım diyorum ve benim için en özel Bergman filmlerinden birini yani Persona’yı seçiyorum. Bergman filmlerini zaten bilmeyen yoktur, konularına, önemlerine değinmek bile gereksiz. Bu eşsiz deneyimi beyaz perdede yaşamak için bekledik ve beklediğimize değdi.
GÖMÜLÜ HAZİNELER
Özel Mülk / Private Property
2015’e kadar kayıp filmlerden olan Özel Mülk, Hitchcockvari psikolojik gerilim olarak adlandırılıyor. Bu niteleme dahi filmi izlememiz için yeterli bir sebep. 1960 yılı yapımı olan film, eleştirmenlerin yüz çevirdiği hatta Katolik Kilisesinin yasaklamaya çalıştığı bir filmmiş. 2015’te UCLA Film Arşivi’nde bulunan 35mm kopyası restore edilen film ayağınıza geldi. Kaçmaz!
CINEMANIA
24 Kare / 24 Frames
Her sinemaseverin mutlaka uğraması gereken bir bölüm “Cinemania”. Üstelik bu yıl çok özel bir film var bu bölümde. Geçtiğimiz yıl kaybettiğimiz İranlı yönetmen Abbas Kiarostami’den 24 Kare. 24 Kare, fotoğraf ve tablolardan esinlenen her biri dört buçuk dakikalık 24 kısa filmden oluşuyor. Bakın tanıtım yazısında ne deniyor film için: “Kiarostami’nin yaşamını adadığı iki sanat, sinemayla fotoğraf arasında bir köprü kuran, hiç diyalog içermeyen 24 Kare, sanatçının sinemaya gönderdiği son aşk mektubu, sinemaseverler için de görsel bir hazine.” Hiç kaçmaz değil mi?
MİMARİ ÜTOPYALAR / SİNEMATİK DİSTOPYALAR
Stalker
Bir festivalde Tarkovski filmi varsa, o filmi izleme, bir Tarkovski filmini beyaz perdede deneyimleme fırsatı kaçırılmamalıdır. Bu yüzden bu bölümden özene bezene çekip çıkardığım film tabii ki Stalker.