23.03.2018

37. İstanbul Film Festivali’nde Mutlaka İzlenmesi Gereken Filmler

Murat DURAL

Lean On Pete

Son olarak, 2015’in en iyi filmlerinden biri olan 45 Yıl isimli yapımını izlediğimiz, sıradan insanların, sıradan öykülerini gerçekçi ve yoğun bir şekilde anlatmayı başaran İngiliz yönetmen Andrew Haigh’in Türkiye galasını İstanbul Film Festivalinde yapacağı film, yine “mütevazı” konusuyla ilgi çekiyor. 15 yaşındaki bir çocukla bir yarış atı atasındaki bağı ele alan film, Willy Vlautin’in romanından uyarlanıyor ve 45 Yıl’da zaman-insan arasında bağ kuran yönetmen bu filminde de mekan-insan arasında iyi bir bağ kuracak gibi duruyor.

24 Kare / 24 Frames

Abbas Kiarostami’nin filmlerinde, kendi başına anlamı olan görüntülerden bahsedebiliriz, bu da bu büyük yönetmenin sinemanın dilini ne kadar kavradığını gösterir. Yaşamı boyunca gerçek görüntülerle sanat yapmaya çalışan Kiarostami’nin fotoğraf tutkusuyla da bağlantılıdır bu… Bu filmde de yönetmenin fotoğraf tutkusu perdeye taşınıyor. Kiarostami’nin veda filmi olarak duyurulan 24 Kare, her biri dört buçuk dakikalık 24 kısa filmden oluşuyor. Hiç diyalog içermeyen film, görüntünün gücüne, duygusuna yaslanıyor.

Pembe Dizi / La Telenovela Errante

Şili’nin en üretken sinemacılarından Raúl Ruiz, 2011’de yaşamını kaybetti fakat 100’ü aşkın filmi ve bir film projesini ardında bıraktı. Bu film projesi ise Ruiz’in eşi, sinemacı ve kurgucu Valeria Sarmiento tarafından tamamlandı. Ruiz’in 1990’da Şili’de çektiği 16mm’lik ham filmlere Sarmiento yeni sahneler ekledi, kurguladı. Böylece çok üretken bir yönetmen, yaşamını kaybettikten sonra da 121. filmiyle seyircilerinin karşısına çıkmış oldu. Film, bir Latin Amerika ülkesi Şili’de oldukça popüler olan pembe dizi biçimini takip ediyor ve içeriksel olarak da ülkede Pinochet sonrası döneme dair eleştirel bakış barındırıyor.

Ağacın Altında / Undir Trénu

Ülkeden ülkeye, kişiden kişiye değişse de Kuzey mizahı denildiğinde aklımıza bir şeyler geliyor olmalı… İzlanda yapımı bu filmde de daha çok boşluklarla ifade edilecek bir coğrafyada, boşluğun, anlamsızlığın kara mizah bir şekilde dışavurumunu göreceğiz gibi duruyor. İnatçılar (Hrutar) filminin yapımcılarından izleyeceğimiz filmi Hafsteinn Gunnar Sigurdsson yönetiyor ve anlaşılan o ki yönetmen bir ağacın yarattığı anlaşmazlıktan bir öykü çıkarmayı başarıyor. Büyük şeyler anlatma derdinde olmayan mizahi bir öykü izlemek isteyenler için…

Baba / Abu

Kişisel belgeseller, yönetmenin kendisine dönük bir içsel yolculuk olduğu için hem gerçekçi bakımdan hem de dışavurumsal açıdan ele alınabilir, bu nedenle bir sinema deneyimi olarak da lezzetlidir. Bu film de oldukça kişisel bir yolculuğu içsel bir yolculukla beraber ele alıyor. Ailesiyle birlikte Pakistan’dan Kanada’ya göç eden Arshad Khan, eşcinsel olduğunu fark ediyor. Yönetmen Arshad’ın bu yapımı; Bollywood filmleri, şahsi videolar, canlandırma parçalarla birlikte, belgesel filmlerin hatırlatıcı ve kurmaca filmlerin hayal kurdurucu işlevi arasında bir denge kuruyor gibi.