Doctor Foster: Soğukkanlı İntikam

BBC televizyonu adeta bir drama-dizi sihirbazı. Sadece beş veya altı bölüm halinde yayınladığı mini seriler ile milyonlarca izleyiciyi ekran başına çekmeyi başarıyor. Birinci sezonu biten, sadece beş bölüm halinde yayınlanan ve başrol oyuncusu Suranne Jones’a BAFTA ödülü getiren Doctor Foster da, BBC‘nin yankı uyandıran dizilerinin en yenilerinden. İkinci sezon onayını şimdiden alan Doctor Foster, oldukça klâsik bir hikâyeye sahip. Orta yaşlarını yaşayan ve görünürde çok mutlu bir evliliğe sahip olan Gemma Foster ( Suranne Jones) ve Simon Foster (Bertie Carvel), Londra’da tanışıp, Simon‘ın büyüdüğü kasabaya yerleşirler. 10 yaşındaki oğulları Tom ile birlikte günlük hayatın içinde, arkadaşları ve dostları ile birlikte mükemmel aile portresini çizmektedirler. Ama hayatta mükemmel olan çok az şey vardır. Lokal bir klinikte aile doktoru olarak çalışan Gemma, yeni bir apartman kompleksi inşa etmekte olan Simon‘ın kullandığı atkıda uzun sarı bir saç teli bulur. Evliliği ve eşi hakkında şimdiye kadar tam bir güven içinde olan Gemma, duyguları ve mantığı arasında gidip gelirken, bir yandan da klinikteki görevinin ağır sorumlulukları ile boğuşmaktadır.

Bu noktada, çok klâsik bir orta yaş bunalımı, evlilik sorunları, profesyonel hayatın zorlukları ve sosyal çevre ilişkileri içinde örülen hikâye, neden bu kadar çok izleyiciyi kendisine bağladı diye düşünülebilir.

Sorunun bir kaç yanıtı var. En önemli faktör, Suranne Jones‘un mükemmel oyunculuğu, fakat diğer oyuncuların da hakkını yememek gerek. Tüm oyunculuklar üst düzey bir seyir keyfi veriyor. İkinci faktör ise, senaryonun olaylar geliştikçe ortaya koyduğu alışılmadık açılım. Bir kadının aldatılma ve küçük düşürülme karşısında gösterdiği tepki, Doctor Foster dizisini bilindik ihanet senaryolarından çok farklı bir yere taşıyor.

Mantığı ile hareket eden ve oto kontrolü çok yüksek olan Dr. Gemma Foster, her bölümün ardından seyircinin diziyi sabırsızlık ile beklemesine neden olan hamleler yapıyor. Sinirleri çelik Gemma, yaşadığı sarsıntının üstesinden gelirken, hem hayatı kotarıyor hem de plan yapıyor. Bu kadar masum bir isme sahip bir dizide, küçük bir kasaba draması izleyeceğini düşünen izleyici, karşısında başını dik tutan, evin gelirinin çoğunu kazanan, etrafındaki olaylara karşı farkındalığı çok yüksek, kariyer sahibi, güçlü bir karakter ile tanışıyor.

Dizi her an “feminist” bir patikaya girebilecek potansiyele sahip olsa da, duygusal derinliği buna mahal vermiyor ve feminist söylemin klişe bir örneği olma tehlikesini, çok başarılı “içinde fırtınalar kopan kadın” portresi ile aşıyor. Amerikan dizisi The Good Wife‘da örneğini izlediğimiz aldatılan, mağrur , fedakar ve akıllı kadın karakterinin, duygusal olarak çok daha sarsılmış İngiliz iz düşümü var karşımızda.

Gemma, her an çılgınca bir öfkeye kapılabilir, her an depresyona girebilir, her an her şeyi terk edebilir potansiyele ve hakka sahip iken, senaryo Gemma‘yı; her zorluğa rağmen kalıp, olan bitenleri her boyutu ile kavramaya çalışan çok mantıklı bir kadın karaktere everiyor.

Senaryoyu yazan Mike Bartlett çok başarılı tiyatro oyunlarının da senaryo yazarı. Kadın haklarına, kadınların kariyerlerinde karşılaştıkları zorluklara, kadınsal duygulara serinkanlı bir bakış ile bakabilen ve sağlam bir ele ve cesarete sahip bir yazar. Gemma karakteri de, aslında güçlü ve mağrur olmanın getirdiği tüm zorlukları yaşıyor. Aldatılan ve yanlışa maruz kalan taraf olmasına rağmen, küçük kasaba sakinlerinin birlikte büyüdükleri Simon’a kol kanat germelerine, sırrını saklamalarına, hatta bazen onunla iş birliği yapmalarına sebep olan aslında çocukluk arkadaşı olmaları değil. Buradaki neden, bunu yapanın bir erkek olması ve erkeklerin böyle şeyler yapmalarının normal karşılanması.

Diğer bir açıdan bakarsak; evliliği dışında bir ilişki yaşayan kişi kadın yani Gemma olsa idi, bu çiftin sosyal çevresinde yer alan arkadaşları bu ihaneti ne kadar saklarlardı veya saklamak isterler miydi? İzleyici tarafsız bir açıdan ve modern dünyanın normları ile değerlendirdiğinde takdirini kazanan, kendisine yakın bulduğu Gemma ile empati kurabilirken, senaryo örgüsünde Gemma kasaba sakinlerinin empatisini ancak son düzlükte kazanabiliyor. Bu süreçte Gemma‘ya yardımcı olan insanlar ya yabancılar veya suçluluk duygusu ile onun planlarında yer alan diğer bekar kadınlar…

Doctor Foster, Gemma karakterinin etrafında örülmüş bir dizi ama bu sizi yanıltmasın. Dizinin tüm yan ilişkileri ve oyunculukları bir karakter üzerinden değil, tamamen ilişkilerin irdelenmesi üzerinden yürüyor. Bunu yaparken de, Amerikan dizilerinin keskin yargı ve göze sokuşlarından ziyade, İngiliz tarzının daha kabullenici ve kaderci yaklaşımı ile ilerliyor.

Sonuçta kimse hayatının her olgusunu kontrol edemiyor ama kendisini kontrol edebilenler kazanıyor çıkarımı ile beş bölümü bitirdiğimizde, hem sırlar ve olaylar örgüsü ile gerilimi ve orijinalliği tam tadında bir dizi izlemiş oluyoruz hem de Suranne Jones gibi kuvvetli bir oyuncunun üst düzey performansının keyfini sürüyoruz….