23.05.2016

VİZYON DIŞI: Exit Through The Gift Shop

Çıkışlar Hediyelik Eşya Dükkanından

Geçtiğimiz hafta içinde, ünlü grafiti sanatçısı JR’ın İstanbul Balat’taki bir binaya ‘Wrinkles of the City’ projesi kapsamında çizdiği portrenin, Fatih zabıtası tarafından griye boyanmasının haberini okuduktan sonra, bu hafta vizyon dışında Exit Through The Gift Shop’u ( Çıkışlar Hediyelik Eşya Dükkanından-2010 ) yazmaya karar verdim. Filmin yönetmeni ise ‘gerilla artist’ lakaplı Banksy.

Çıkışlar Hediyelik Eşya Dükkanından belgesel bir yapım; hatta Oscar’a da bu dalda aday olmuş bir film. Ancak film, graffiti sanatının nasıl ortaya çıktığıyla ilgili değil veya salt Banksy’nin hikayesine odaklı da değil. Kamerası vücudunun adeta bir parçası halini almış olan Fransız asıllı Thierry Guetta her şeyi kayıt altına almaktadır. Yaşanan gelişmeler ve tesadüfler neticesinde Guetta sokak sanatçılarının içinde bulur kendini, onlara belgeselci olduğunu söyler. Geceleri onlarla birlikte dolaşmaya ve eserlerini kaydetmeye başlar. Daha sonra yolu Banksy ile kesişen Guetta, onun en yakın adamı konumuna yükselecektir. Banksy, Guetta’dan filmi tamamlamasını isteyecek; ama ortaya fragmanımsı görüntüler yumağı ortaya çıkacaktır. Banksy bu noktada devreye girererk, Guetta’dan görüntüleri alır ve onun kendi eserlerini yaratmasını söyler. İşte film, bütün bu yaşanan gelişmeler etrafında sokak sanatçılarının yaşadıklarını, sokak sanatının günümüzde geldiği noktayı, insanların bu sanata olan yaklaşımındaki değişimi, bu değişim ışığında insanlarla geçilen dalgayı anlatan ve de sanat nedir sorusunu bir kez daha tartışmaya açan bir damara sahip.

Film, Banksy’nin deyimiyle Guetta’nın kopya eserlerinin büyük paralara alıcı bulması üzerinden, sanata olan yaklaşımı, insanların bir şeyleri elde etmedeki hırslarını gözler önüne seriyor. ‘Geçenlerde yapılan bir sergide 20000 Euro’ ya alıcı bulan yarım bardak dolu su’ gibi çıkan haberlerin sayısındaki artış düşünüldüğü zaman filmin açtığı tartışma önemli bir yer tutuyor. Banksy bunu şöyle özetliyor: “Thierry’nin sokak sanatına olan takıntısının onu bir sanatçıya dönüştürme fenomeni ve birçok enayinin bunu yutması kısa bir sürede pahalı fiyatlara birçok eser satması antropolojik olarak, sosyolojik olarak büyüleyici bir şey.”

Film bu tartışmalar dışında, sokak sanatının mizahla beraber politik bir figür haline gelmesinin örneklerini de veriyor. Banksy’nin Filistin’deki Utanç Duvarı’na yaptığı çalışmalar, Guatemala’daki mahkumlara uygulanan kötü muameleyi eleştirmek için Disneyland’a bıraktığı eseri gibi birçok sanatçının yapmış olduğu duvar resimlerini de film boyunca görme şansımız oluyor. Tüketim toplumu eleştirisini, savaş karşıtlığını, insan zihnindeki sınırlarla edilen mücadeleleri; duvara çizdikleri resimlerle ya da yazdıkları birer cümleyle ifade ediyor bu insanlar. Tersinden de tüketim toplumunu eleştirirken, o toplum tarafından tüketilen bir nesne haline de gelinmesi ve bu karşıtlığın açtığı tartışmalar eşliğinde, ismi bile böyle konmuş bu film ortaya çıkıyor:‘Çıkışlar Hediyelik Eşya Dükkanından’

Banksy ile yapılan bir röportajdan alıntıyla bitirmek gerekirse;

…….Sokak sanatı bir galeride gösterilebilir mi?

Sokak sanatı kapalı ortama uyar mı gerçekten bilmiyorum. Eğer bir hayvanı evcilleştirirseniz, vahşi ve özgür olmaktan çıkar; steril, şişko, uykucu bir hale bürünür. Bu yüzden belki de sanat sokakta kalmalıdır. Ama bazı yaşlı insanlar evin çevresinde bir hayvan bulunmasından hoşlanırlar. Sokakta resim yapmanın adrenalinini, iyi aydınlatılmış bir stüdyoda bir köşede kettle’ınızda suyunuz fokurdarken yakalayamazsınız.’……….