20.09.2017
Filmekimi’nde Kaçırmamanız Gereken Filmler
Seyfi AKBULUT
The Killing of a Sacred Deer / Kutsal Geyiğin Ölümü
Yunan yönetmen Yorgos Lanthimos, bu kez Altın Palmiyeli yeni filmi The Killing of a Sacred Deer ile karşımıza çıkıyor. Lanthimos film başlıklarını genellikle filmlerin alt metinlerinden seçiyor. Bu ilginç ayrıntı filmin sonunda The Killing of a Sacred Deer isminin nereden geldiği konusunda bilgi sahibi olmamıza garanti verir nitelikte. Daha önce Dogtooth ve The Lobster filmlerindeki cesur sahneleri ve ucu açık sonları ile izleyiciyi ekrana kilitleyen yönetmenin The Killing of a Sacred Deer’da ne gibi tahmin edilemez yerlere sürükleyeceği bilinmiyor. Bilinmezlik ve merak süreci her Lanthimos filmi gibi bu filmi de ilginç kılıyor. Bu sene altın çağını yaşayan oyuncu Nicole Kidman ve yönetmenle ikinci defa çalışacak oyuncu Colin Farrell’ın performansları da bir diğer merak uyandıran noktalardan biri.
Tuba BÜDÜŞ
The Square / Kare
Force Majeure filmiyle tanıştığım Ruben Östlund, vermeye devam edeceğine emin olduğum meyvelerinden bir tanesini daha yarattı. Üstelik prömiyerini yaptığı Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye’yi kazanarak zaten var olan merakımı, içime sığdıramadığım heyecanımı çığrından çıkarmayı da başardı. Force Majeure’de bir aile içerisinde yaşanılan kırılmayı akıl almaz bir yerden başlatıp gözler önüne seren Östlund, bu kez sınırını daha da genişletiyor anlaşılan.
Bir sanat merkezindeki alanı ülkesinin metaforu olarak kullanan Östlund, icra edilen sanatın hicvedilmesinden tut da yaşadığımız çağda ciddi bir bağımlılık olarak görülen sosyal medya çılgınlığına kadar kendine birçok hedef seçiyor söylenenlere göre. Peki, aile içi sorunları bugüne kadar perdeye taşıyan birçok filmden Turist’in farkını görenler, birçok defa sanatın hicvini yapan yapımlardan The Square’nin farkını merak etmez mi? Açıkçası az çok sinemaya sevdalı ve sanat ile uzaktan yakından ilgilenen ve sosyal medyanın kölelerinden olan birçoğumuzun kalbine Östlund’un yeniden fırlatacağı aşk oklarını ben şimdiden görür gibiyim. Üstelik filmi izleyince âşık olmanın yanında tıpkı Force Majeure’ü izledikten sonra olduğu gibi beynimize kazınan sahnelerin sizi bilmem ama benimle bir ömür yaşayacağına da inancım tam.
https://www.youtube.com/watch?v=zKDPrpJEGBY
Tuğba Nur YILDIRIM
In the Fade / Paramparça
En son Tschick’te eski günlerine dönmekten ziyade eğlendirmekle yetindiği için eleştirilen Fatih Akın’ın yeni filmi In The Fade Cannes’dan bu yana karışık eleştiriler alsa da, öncelikle yönetmenin eski havasına dönüş sinyalleri verdiği en yakın film olduğu için izlenmeli. Filmde ailesi terörizm kurbanı bir kadının intikam hikâyesinin anlatıldığı belirtiliyor. Film vasat bile çıksa Fatih Akın’ın ırkçılığa ve terörizme verdiği yanıtı görmemize vesile olacak. In The Fade, daha çok Cannes’da Diane Kruger’ın aldığı en iyi kadın oyuncu ödülüyle öne çıkmıştı. Bugünlerde Kruger’ın adı ödül sezonu ve Oscarlar için de anılırken aylar öncesinden filmi izleme fırsatı karşınızda. In the Fade’in En İyi Yabancı Film dalında Almanya’nın bu yılki Oscar adayı olması, güncel konusu, güçlü kadın oyuncu performansı ve Fatih Akın’a olan özlemimiz filmi izlemek için şimdiden yeterli sebepler. Bu derlemeden birkaç ay sonra Diane Kruger’la Fatih Akın’ı adaylar arasında yan yana görmek dileğiyle.