28.05.2017

VİZYON DIŞI: Ghost Dog: The Way of The Samurai

Ghost Dog: The Way of The Samurai, Jim Jarmusch’un kendine özgü sinemasının, kıyıda köşede kaldığını düşündüğüm, önemli bir filmidir. Jim Jarmusch, minimalist anlatım yapısını büyük ölçüde korurken, edebiyat ile müziği filmin içine yediriyor ve başka filmlerinde olduğu gibi Ghost Dog: The Way of The Samurai’da da birçok kültürden insanla bizi buluşturuyor. Dead Man’le klasik western, Only Lovers Left Alive ile de alışık olduğumuz vampir hikayelerinin dışına çıkan Jim Jarmusch, bu filmde de kendisini efendisine adayan bir samurayın hikayesini anlatmasına rağmen, perdeye özgün anlatım tarzını ve dilini yansıtıyor.

Jim Jarmusch ,filmin başkarakterini canlandıran, Forest Whitaker ile çalışma isteğiyle bu filmin ortaya çıktığını söylüyor. Jarmusch, “yumşak huylu, altın kalpli” dediği Whitaker’ın fiziksel görüntüsüyle olan zıtlığından yararlanarak hem savaşçı hem de ruhsal yana sahip bir samuray karakteri yaratıyor ve filmin hikayesini bunun üzerine oluşturuyor.

Samuray, ruhsal derinliğini okuduğu “The Hagakure” adlı kitapla yakalıyor ve film kimi zaman bu kitapta yer alan bölümlerle beraber akıyor. Geçmiş hayatını bilmediğimiz (örneğin; kaldığı yerde bir kadın fotoğrafı var) ve yalnız yaşayan karakterin içsel dünyasını bizler de bu metinler sayesinde daha iyi anlıyoruz.

Üniversiteyi New York City’de okuyan ve daha sonra burada yaşamaya başlayan Jim Jarmusch, şehrin çok kültürlü yapısından edindiği deneyimleri filmlerinde kullanmayı seviyor. Mafya karakterini oynayan İtalyanların, Çin restorantında toplandığı sahne, bu iç içe geçmişliğe güzel bir örnek olmakla birlikte değişen çevrenin hızına yetişememek ve farkına varamamak şeklinde de okunabilir. Jim Jarmusch, samurayın en yakın arkadaşı olan ve tek kelime İngilizce bilmeyen Fransız dondurma satıcısıyla olan sahnelerinde, insanların birbirlerini anlamaları için yalnızca ortak anadile sahip olmanın yeterli olamayacağını, karşılıklı sevgi ve saygının bunu başaracağını gösteriyor. Filmde, genç kadının izlediği çizgi filmlerin, yaşanacak olayların habercisi olması da hoş bir ayrıntı olarak beliriyor.

Ghost Dog: The Way of the Samurai’da görüntü yönetmeni olarak yine Robby Müller ile çalışan Jim Jarmusch, filmin müziklerini RZA’e teslim ediyor. Nerdeyse her filmi bir yol hikayesi barındıran ve çoğu zaman karakterlere yolda eşlik etmesi için farklı türden müzikler seçen Jim Jarmusch, bu filminde RZA’in de katkılarıyla müziği başarılı bir şekilde kullanıyor. Yönetmen, filmin geçtiği şehrin özellikle belli olmamasına dikkat ettiklerinin de altını çiziyor.

Gangster filmi tadında, “siyahi ve rap dinleyen” bir samurayın hikayesini izlemek isteyenlere Jim Jarmusch sinemasının en değerli yapımlardan Ghost Dog: The Way of The Samurai’yı tavsiye ediyorum.