11.09.2019

Hangi Kadın: Sanal Dünyada Bir Macera

Yazarın Film Puanı: 10/7

Hiç kuşku yok ki dünya tarihi boyunca teknolojik anlamdaki gelişmeler hayatın her alanında birçok değişime sebep oldu. İlk büyük örneği olarak sayılabilecek Sanayi Devrimi ile beraber başlayan bir emekleme süreci çok kısa sürede ayaklanma, yürüme ve günümüzde de koşma sürecine kadar hızlı bir biçimde yol aldı. Tarih kitapları her ne kadar 1789’da başlayan ve halen devam etmekte olan Yakın Çağ içinde bulunduğumuzu ifade etse de şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki özellikle internetin icadından sonra dünya olarak bambaşka bir çağa adım attık ve adına her ne dersek diyelim bugün o çağın içinde yaşamaktayız. 2000’lerin başında belki de hayal edemeyeceğimiz ve hayatımız boyunca olacağına inanmadığımız birçok teknolojik gelişmeyi henüz yirmi yıl dahi dolmadan görmeyi başardık.

Toplumun sadece küçük bir azınlık kesiminde bulunan cep telefonları da yaklaşık son çeyrek asırlık süreçte inanılmaz derecede değişiklik gösterdi. Adeta takoz diye nitelendireceğimiz son derece basit telefonlar, yerini cebimize sığabilen küçük cep telefonlarına bıraktı ve dokunmatik telefonların varlığıyla da “cep telefonu” ibaresi yerini “akıllı telefon” ibaresine bıraktı.

Adından anlaşılacağı üzere içerisinde birçok hayati ve günlük fonksiyonu barındıran bu telefonlar sosyal medya kavramı ve sosyal medya ağlarının da birer birer meydana çıkması ile daha da önem kazandı ve elimizden bir an düşürmediğimiz, evde unuttuğumuzda koca bir günümüzü felç eden birer organımız haline dönüştü adeta. Sosyal medyanın varlığı ile insanların yaşamı da dikkate alınır derecede değişir hale geldi ve büyük çoğunluğumuz gününün belirli bir saatini sosyal medyanın oluşturduğu sanal bir dünyada geçirmeye başlayıp davranışlarımızı da buna göre şekillendirmeye başladık. Gerçek hayattaki halimiz ile sanal dünyadaki halimiz arasındaki fark ister istemez farklılık göstermeye başlayınca da kişiler üzerinde ciddi boyutlara varan kişilik bölünmeleri de ortaya çıkmıyor değil.

Geçtiğimiz hafta vizyona giren ve bugün sizler için ele alacağımız Hangi Kadın (Celle que vous croyez – Who You Think I Am) filmi de yukarıda girişte ele alınan konu üzerinden bir hikâyeyi anlatıyor. Yönetmenlik koltuğunda Safy Nebbou‘nun oturduğu ve dünya prömiyerini bu sene gerçekleştirilen 69. Berlin Film Festivali’nde yapan film, ülkemizde ise ilk olarak Nisan ayında gerçekleştirilen 38. İstanbul Film Festivali’nde seyirci ile buluşmuştu. Başrolünde Juliette Binoche‘un oldukça başarılı bir performansla arz-ı endam ettiği bu hem eğlenceli hem hüzünlü film, sosyal medya çılgınlığının ve sanal dünya algılarının gerçek hayatı nasıl etkilediğine gençler değil farklı bir yaş grubu üzerinden bakıyor.

Filmin kahramanı elli yaşındaki iki çocuklu akademisyen Claire, genç sevgilisini sosyal medya üzerinden gözetlemek amacıyla Facebook’ta sahte bir hesap açıyor; yirmi üç yaşında, sarışın, genç ve güzel Clara oluveriyor. Sevgilisi kanmıyor ama en yakın arkadaşı tuzağa düşüyor. Fransız yönetmen ve oyuncu Safy Nebbou’nun ödüllü yazar Camille Laurens‘in aynı adlı romanından uyarladığı, Juliette Binoche’un harika performansıyla öne çıkan film, izleyicisinin salondan memnun bir şekilde ayrılmasını sağlıyor.

Sosyal Medya ve Sanal Dünya

Birlikte olduğu sevgilisinden beklediği ilgiyi göremeyen ve bu ilgiyi sanal dünyada aramayı kafasına takan Claire’nın hikâyesine odaklanan film, ikili ilişkilere farklı bir dünyadan bakmamıza olanak sağlıyor. Yaşı gereği beğenilmeyeceğini düşünerek sahte bir isim, fotoğraf ve kişisel bilgiler ile Facebook hesabı açan Claire’nın ağına, beklediği ilgiyi göstermeyen sevgilisinin yakın arkadaşı olan fotoğrafçı Alex düşer. Basit bir tanışma ve yazışmayla başlayan bu sanal ilişki ilerleyen günlerle beraber biraz daha olgun bir hale bürünür ve ikilinin de sınırları biraz daha gevşetmesini sağlar.

Sanal Dünyanın Dışına Çıkmaya Hazır mısın?

Sanal dünyadaki ilişkileri daha ciddi bir hal alan Claire ve Alex’in yazışmaları günler geçtikçe daha romantik bir hal alır. Artık düz cümlelerin yerini Claire’nın sahte fotoğrafları ve sonrasında da telefonla konuşma alır. Telefonla konuşmaları ilk başlarda oldukça normal bir şekilde ilerleyen bu ikilinin ilişkisi daha sonraki günlerde telefonda yaptıkları sanal sekse kadar varır.

İlişkiyi ciddi bir hale getirmek isteyen Alex’in Claire ile yüz yüze görüşmek istemesi ve sevdiği kadına gerçekten dokunmak istemesi de Claire için şaka ile başlayan bu ilişkinin değişim geçirerek tehlikeyle dolu bir trajediye dönüşmesine yol açar. Claire’nın bu istek karşısındaki tavrı ise hikâyenin geri kalanı için senaryo anlamında büyük bir sıçramaya neden olarak seyirciye unutamayacağı dakikalar yaşatır.

Artısıyla Eksisiyle

Klasik bir şekilde başlayıp devam eden fakat son yarım saati itibariyle muazzam bir dönüşüm ile iki kurmaca ve bir tane de gerçek sona dönüşen film, akıllıca yazılan senaryosunun hakkını sonuna dek veriyor. Senaryosundaki ters köşelerle beraber seyircisini üç defa ağzı açık bir şekilde hayran bırakmayı başaran filmde başarılı bir yönetmenliğin yanı sıra Juliette Binoche‘un harika performansı da filmin seviyesini bir hayli yukarı çekmeyi başarıyor.

Normal duygularla filmi izlemeye başlayan seyircisine sosyal medya, sanal dünya, sanal kişilik-gerçek kişilik gibi kavram ve çatışmalar üzerinden vurmayı başaran film, bitmesi ve jeneriğinin akmasıyla beraber seyircisini de derin bir beyin fırtınasına itmeyi başarıyor. Süresi çok uzun olmamasına karşın hikâyesini oldukça derli toplu bir şekilde anlatan ve bunun yanı sıra senaryodaki sürprizler ile dikkatli takip etmeyen seyircisi ile dikkatle izleyen seyircisini de ayırmayı kolaylıkla başaran film, ufak detaylar ile kendine bağlıyor. Özellikle son yarım saatlik dilimini anlamak için dikkatle izlenmesi gereken film, Juliette Binoche’un başarılı performansını izlemek için dahi başlı başına bir sebep olarak tercih edilebilir.