02.02.2017

Karakter Mutfağı: Prenses Kaguya

 

Studio Ghibli ve Isao Takahata’nın son şaheseri Prenses Kaguya’nın Masalı, dokunaklı bir Japon halk masalını muhteşem çizimlerle bizlere armağan etti. Ormanda bulunan gizemli bebekten hüzünlü prensese dönüşen Kaguya’nın hikâyesi olağanüstü bir güzellikte anlatılıyor.

Bambu ormancısı ile eşinin büyüttüğü Kaguya’nın çocukluk günleri, bir insanın yaşamı boyunca çocukluğunu arayışının ve özleyişinin en güzel tezahürlerindendir. Dünyayı keşfederken aile sevgisini, doğanın güzelliğini, çocukluğun şenlikli anlarını bir arada yaşar Kaguya. Normal bir çocuk olarak büyürken doğaüstü özellikleri de seyirciye unutturulmaz. Oldukça hızlı büyüyen bir çocuktur Kaguya. Diğer çocuklarla özgürce oynarken Japonya’nın ve temelde insanlığın henüz yitirilmemiş değerlerini bize anımsatır gibidir.

Bir gün babasının ormanda altın bulması üzerine Kaguya’nın da hayatı değişir. Babası şehirde bir malikâne yaptırmaya ve Kaguya’nın bir prenses olarak yetişip prensesliğin ve geleneksel kadınlık rollerinin gereğini yapması gerektiğine karar verir. Şehre göç edip malikâneye yerleşmek Kaguya’nın çocukluğundan kopup bir genç kız olmasıyla paralel ilerler. Bir yandan da, Japon toplumunun özünü yitirme süreci başlar. Bu açıdan Ghibli yapımı diğer filmler gibi kendisinden beklenenleri yerine getirdiğini hissettirir film.

Doğallık, özgürlük ve mutlulukla dolu o cennet gibi çocukluk günleri sona ermiş, Kaguya’nın acı veren yapay güzellik teknikleriyle yaşamını sürdürmesi gerekmiştir. Maceracı bir çocuktan toplumda kabul görmesi ve hep aynı ritüelleri yerine getirmesi beklenen bir prensese dönüştürülmüş, geleneksel rollerini sürdürmesi beklenen bir kadın olma sürecini kapalı kapılar ardında, yapayalnız deneyimlemek zorunda kalmıştır.

Coşkulu çocukluğundaki gibi kahkahalar atması hoş karşılanmaz artık. Kırlarda dilediği gibi koşturamaz, aksine malikânede büyük ölçüde hapistir ve zarif tavırlar takınması, her daim sessiz bir şekilde varlığını sürdürmesi beklenir. Sırada ise, kendisini istemeye gelen erkekler vardır.

Kaguya’nın toplumsal dayatmalara olan tepkisini gördüğümüz kaçışında baskılara olan öfkesi unutulmaz güzellikteki çizimlerle yansıtılır. Kaçtığında ilk yaptığı, şaşaalı kıyafetlerinden kurtulmak olan Kaguya yalnızca kendisi olmak ister. Güzellikle ve özellikle de kiloyla ilgili standartlara ve toplumsal beklentilere uymadığında varlığının kabul görmeyeceği sezdirilen Kaguya’nın hikâyesi birçok kadının yaşadıkları gibidir aslında. Kendisiyle evlenmek için sıraya giren erkekler tarafından kazanılması gereken güzel bir ödül olarak görülmeye de tepkidir Kaguya’nın kaçışı.

Kaguya’nın asıl kaçışı ise bu dünyadan aya olan yolculuğunda görülecektir. Yürek burkan ve bir o kadar da huzur vericidir final anları. Kaguya ne de olsa doğaüstü yeteneklere sahip, duygusal, duyarlı ve özgür ruhlu bir karakterdir ve kurtuluşu de bu şekilde olur. Ruhu bu dünyanın kısıtlamalarına dayanamayacak kadar bağımsızdır. Hikâyesi didaktik olmadan ebeveynlere ve topluma dersler verir. Yalnızca çizimlerinin güzelliğiyle değil, hikâyesiyle ve karakterinin işleniş biçimiyle de etkileyicidir.