29.05.2017

Only Lovers Left Alive: Sadece Âşıklar Hayatta Kalır

Only Lovers Left Alive: Sadece Aşıklar Hayatta Kalır

Jim Jarmusch yüzyıllara yayılan bir aşk hikâyesi kurgularken Neil Jordan’ın vampirlerinin izinden gidiyor. Yüzlerce yıldır hayatta olan vampirlerin günümüze uyum sağladığı, doğaüstü özelliklerinden ziyade dünyevi yönlerinin öne çıktığı, dünyanın gidişatından umudu kesip kurtuluşu sanatta, müzikte, edebiyatta arayan bir yaşam tarzını benimseyen Adam & Eve/Adem ve Havva’nın öyküsü bu izlediğimiz. “Sadece Aşıklar Hayatta Kalır” derken artık kabak tadı vermenin de ötesine geçen vampir romantizmini fazlaca ön plana çıkarmaması ve iki karakterin de kendine has özelliklerini vurgulamasıyla artı puan kazanıyor “Sadece Aşıklar Hayatta Kalır”.

Tesla’dan Shakespeare’e, Kafka’dan Darwin’e birçok tanınmış yazar, sanatçı ve bilim insanıyla geçirdikleri zamanlara yaptıkları göndermeler bir yana, vampirlerimiz için diğer sıradan insanların zombiler olarak adlandırılmasının manidarlığı, özellikle Adam’ın kendini dünyadan soyutlamış münzeviliğinde açıkça görülebiliyor. Vampirlerin vampirlikleri ortalıkta dolanan “kirli kan” yüzünden bir parça tehdit altında ve bohem ikilimiz “zombi” olarak gördükleri insanları öldürmek suretiyle kanlarını emmenin belli ki kendileri için fazla “avam” kaçacağını düşünüyorlar. Bir an için Jim Jarmusch’un çürümüş dünya ve yozlaşmış insanlar temasına yöneleceğini sanıyoruz fakat Jarmusch bu temayı irdelemeye yönelmeyip vampirlerin kişisel öykülerine dönüyor yeniden. Bu yüzden, yönetmenden o tür bir eğilim bekleyenler hayal kırıklığına uğrayabilir.

Bir yanda Adam’ın bir gün intihar etmek için yanında bulundurduğu kurşuna da yansıyan depresifliği ve siyahlığı, diğer yanda Eve’in canlılığı ve beyazlığı filme hem melankolik ve umutsuz bir hava katıyor hem de her anı doya doya yaşayıp tek bir an’da hissedilen sonsuzluğu vurgulayan bilgeliği çağrıştırıyor; tıpkı Adem ve Havva arasındaki tavır ve karakter farklılıkları ile tezatların güzelliğini vurgulayan sanat eseri gibi çekilmiş izlenimi veren tüm o sahneler gibi. Adam ne denli melankolik ve içe dönükse, Eve de bir o kadar sosyal ve neşeli bir görüntü çiziyor. Bu noktada oyunculardan bahsetmemek olmaz elbette.

Only Lovers Left Alive’da Jarmusch’un turnayı gözünden vurduğu kesin…

Tilda Swinton Jim Jarmusch’un The Limits of Control filminde de karşımıza çıkmıştı daha önce ve yönetmenle oyuncu arasındaki cuk oturma durumunun en bariz örneklerinden biriydi. Only Lovers Left Alive’da Eve/Havva olarak kendisini görmek de şaşırtıcı olmuyor izleyici için. Çeşitli filmlerdeki tüm dünya dışı havası veren eksantrik karakterler için Tilda Swinton’a başvurma eğilimi bir noktadan sonra sıksa da, Only Lovers Left Alive’da Jarmusch’un turnayı gözünden vurduğu kesin. Birçok vampir filminde –bilhassa son dönemin ergen vampir filmlerinde- ikincil konuma düşen kadın karakterlere hak ettikleri itibarı iade ediyor. Swinton’ın filmdeki varlığı ne kadar doğalmış hissi veriyorsa, Tom Hiddleston’ın varlığı da oyuncunun popüler Loki karakteriyle yarattığı algıları unutturacak nitelikte şaşırtıcı denilebilir. Münzevi, bohem, melankolik rockstar havasındaki vampir rolünde tüm beklentileri karşılıyor Hiddleston. Yan karakterleri canlandıran oyunculardan bahsederken bu karakterlere verilen isimlere de dikkat çekmek şart. Başarısı birçok yapımda tescilli John Hurt “Marlowe” adındaki vampir rolünde, Jeffrey Wright da Adam’ın temiz kan stoğuna katkıda bulunan “Doktor Watson” isimli karakterle karşımıza çıkıyor. Eve’in kız kardeşi Ava rolündeki Mia Wasikowska bildiğimiz gibiyken, müzisyen Ian rolünde Anton Yelchin’i görüyoruz.

Hoşgörülü Havva ve insanlara katlanamayan Adem. Havva’nın aksine insanlarla mesafeli, daha doğrusu yok denecek kadar az bir ilişkisi var Adem’in. Jim Jarmusch’a özgü mizah sayesinde filmin melankolik sahneleriyle mizahi yönleri karakterlerin farklılıklarıyla da dengelenirken, içsel ve dingin ilerleyen anlatım Eve’in kız kardeşinin gelmesiyle biraz sekteye uğruyor. Huzur bozan baldız vampir Ava, Vampirle Görüşme’de Kirsten Dunst’ın canlandırdığı iki erkek vampirin huzurunu bozan çocuk vampiri anımsatıyor. Adem ve Havva’nın Detroit’ten Fas’a kaçmalarına neden olacak gereksiz “sorunlara” neden olan baldız vampir Ava’nın gelişinden sonra daha bilindik bir havaya bürünüyor film. Fas’ın dokusunun filme yansıyan büyüleyiciliğiyle baldızın yarattığı hezimetten kurtuluyor vampir aşıklar ama bu kez de “gıda sorunu” ile karşı karşıya kalıyorlar ve bazı izleyicilerin etkileyici bulduğu bazı izleyicilerinse hayal kırıklığına uğradığı tartışmalı final sahnesinde buluyoruz kendimizi.

Only Lovers Left Alive kimilerine fazla stilize gelebilir

Only Lovers Left Alive kimilerine fazla stilize gelebilir. Filmin estetik kaygısının filmin kendisinin önüne geçtiğine dair yorumlara yer yer katılmamak da elde değil zira. Uzunca ve fazla estetize edilmiş bir müzik videosu olduğunu da söyleyebilirsiniz fakat Jim Jarmusch filmografisini göz önünde bulundurduğumuzda, yönetmenin az diyaloglu ve kara mizah ağırlıklı filmlerine göz kırpan bir kıvamda olduğu görülecektir filmin. Zira ortalık vampir çöplüğüne dönmüşken vampirlere adeta yeniden itibar kazandıran ve birçok izleyicinin kafasındaki karizmatik, çekici, entelektüel, bohem, gizemli, eksantrik ve açıktan açığa değil de alttan alta tehdit edici özellikteki vampir imajına cuk oturuyor Jim Jarmusch’un vampirleri. Bir vampir nasıl yaşar ya da yaşamalı şeklinde sorulabilecek sorulara bir yanıt niteliğinde bir film izliyoruz 2 saat boyunca.

Only Lovers Left Alive’ın yönetmenin en iyi filmlerinden veya en iyi vampir filmlerinden biri olduğunu söylemek elbette abartılı olacaktır. Fas’ın dar sokaklarında yapılan gece çekimleri, büyüleyici atmosferi, hipnotize edici müzikleri, başarılı oyunculukları ve ideal bir vampir yaşamı izlemek isteyenlerin ise ilk seçimlerinden biri olacağı kesin.