18.05.2019

Maniac İzlemeniz İçin 5 Neden

Yönetmen koltuğunda Cary Fukunaga

True Dedective dizisiyle farkını ortaya koyan Fukunaga, Maniac’da sınırlarını genişletiyor. Dizinin ikinci sezonunun olmasını istemediğini ve olsa bile kendisinin olmayacağını söylemekten çekinmiyor. Zaten tanıtımın mini dizi olarak yapıldığını da belirtmek gerekir. Sürekli kendini aşma dürtüsü olan Fukunaga’nın yapımları izlemeye değer. Tek bir türe bağlı kalmayacağını, kendini zaman içerinde yenileyeceğini bu yapımla da herkese göstermiş oldu.

Emma Stone ve Jonah Hill beklenmedik rollerde

İzleyicinin komedi rollerinde izlemeye alışkın olduğu Jonah Hill, Owen rolüyle zıt rollerde de yer alabileceğini kanıtlıyor. Rol aldığı filmlerin “güzel kadın” açığını dolduran ve genellikle romantik karakterleri canlandıran Emma Stone da Annie rolünün üstesinden geliyor. Superbad (2007) filminde bu iki oyuncu aynı castta yer aldı ama yine de ana akım herhangi bir projede beraber başrol olabilecekleri bir yapım düşünmek neredeyse imkânsızken, iki oyuncu bu projede gayet iyi bir ikili oluyor. Uyuşturucu bağımlısı Annie’in ve şizofren Owen’ın karakterlerinin derinliklerine yolculuk ediyoruz.

Retro-fütüristik tarzın yeni örneği

Beyond the Black Rainbow (2012) ve Her (2014) filmlerinin retro-fütüristik evrenlerine alternatif olarak Maniac yeni bir görsel uzay sunuyor. Bu yeni ortama alışmak çok uzun sürmüyor ve ayrıntıları incelerken izleyicide hayranlık uyandırıyor. Mekan tasarımında her şeyin ince ince düşünülmüş olması dikkat çekiyor. Bir süreliğine de olsa tüm tasarımların ve teknoloji seviyesinin farklı olduğu bir ortamda olmak isteyebilirsiniz. Bu durum olaylara yeni bir bakış açısı getirmenizi de sağlayacaktır.

Farklı gerçeklikler, hangisi gerçek?

Dizinin merakla izlenmesini sağlayan şeylerden biri farklı gerçeklikler sunuyor olması. Bu gerçeklikler kimi zaman tüm bölüm de sürebiliyor. Fantastik olan kısımların gerçek olup olmadığı kolayca anlaşılırken içinde bulundukları ortamdaki farklı gerçekliklerin hangisinin gerçek olduğundan emin olmak mümkün olmuyor. Seyirci bu belirsizlik içinde yolunu bulmaya çalışırken sezon bitiyor. Bu durumun oluşmasında doğrusal olmayan anlatımın da katkısı oldukça fazla gibi görünüyor. Kendinizi sezonu bitirdikten birkaç gün sonra bile diziyi düşünürken bulabilirsiniz.

Kültlere göndermeler ve parçalı yapı

Bilgisayara (yapay zekaya) empati duygusunun yüklemesiyle işler karmaşık hale geliyor. Aynı sorunu 2001: A Space Odyssey (1968)’de görüyoruz. Tezat bir biçimde Yüzüklerin Efendisi, Hobbit gibi yapımlardan bildiğimiz Orta Dünya’da geçen bölümler de bulunuyor. “Burada yorulduysanız.” Gibi bir afişle uzaya seyahatin mümkün olduğunu gösteren bir gerçeklik de bulunuyor ama hikâyenin tutarlılığı bağlamında bundan emin olmak da mümkün olmuyor. Sunulan farklı gerçekliklerin anlamını yan karakterlerde oynayan aynı oyunculardan ve farklı şekilde kullanılmış aynı öğelerden anlamak mümkün. Puzzle yapmaktan hoşlanıyorsanız parçaları birleştirebileceğiniz bir hikâye sizi bekliyor.