11.05.2016

Modern Klasikler: Das Leben Der Anderen

das-leben-der-anderen

2007 yılında Yabancı Dilde En İyi Film Oscar’ını alan Das Leben Der Anderen, yönetmen Florian Henckel von Donnersmarck’ın çektiği ilk uzun metraj film olma özelliğini de taşıyor.

Filmin gövdesi, 1984-1991 yılları arasında Doğu Almanya’da yaşayan halkı gizli gizli dinleyip, gözetleyen Stasi adlı istihbarat teşkilatı üzerinden geliştirdiği politik eleştiri ve bu gizli servisin üst düzey biriminde bulunan Hauptmann Gerd Wiesler’in geçirdiği dönüşüm üzerine oturuyor. Filmin açılış sahnesinde de belirtildiği üzere çok geniş bir ekipten meydana gelen Stasi binlerce kişiyi gözetlemiş. Film, yaptığı bu eleştiriyi çok göze sokmadan filmin akışı içerisine ustalıkla yerleştiriyor. Siz de filmi izlerken hem şu an yaşadığınız zamanı hem de siyasi ve felsefi olarak bunun tam aksini savunması gereken bir yönetim sisteminin neden böyle bir yola başvurduğunu sorguluyorsunuz.

Film bahsi geçen bu politik eleştirinin yanı sıra; Stasi’nin üst düzey kadrolarından biri olan Gerd Wiesler’in, gittiği bir tiyatro oyunu sonrası gerçekleşen konuşmalar sonucunda, Batı’da da okunan tek oyun yazarı olan Georg Dreyman’ı takibe başlaması kararlaştırılıyor. Bu kararla birlikte meydana gelen gelişmeler de filmde konu ediniyor. Dreyman’ın oyuncu Christa-Maria Sieland’ın ile yaşadığı ilişkiden dolayı da arandığını film ilerledikçe daha net anlıyoruz. İkili arasında yaşanan aşk, filmin içine gayet uyumlu bir şekilde serpiştiriliyor. Filmler, bu sadeliklerin bir bütününü oluşturuyor adeta. Retorik dile kaçmayan bir politik eleştiri, dozunda yansıtılan aşk ve bir insanın geçirdiği değişim…

das leben der anderen

Stasi’ye yönelik yapılan eleştirilere, kurulan atmosferin gerçekçiliği çok büyük bir oranda yardım ediyor. Filmde kullanılan dinleme cihazların orjinalliği filmin havasına güç katan olgulardan. Kurulan karanlık ve boğucu yapı film süresince yaşanacakları heyecanlı bir şekilde beklememizle birlikte gerilmemizi sağlıyor. Gerd Wiesler rolüne hayat veren Ulrich Mühe’nin başarılı oyunculuğunu da unutmamak gerekiyor. Soğukkanlılığını hiçbir zaman yitirmeyen Mühe, deyim yerindeyse gözünü kırpmadan performansını gerçekleştiriyor. Dreyman’ını dinlerken şahit olduklarıyla yaşadığı dönüşümü kendi doğallığında yansıtıyor.

Filmin sonundaki vurucu final cümlesine kadar izleyiciler de bu değişime tanıklık ediyorlar. Doğu Almanya zamanında da oyunculukla uğraşan Mühe’nin filmden sonra arşivleri karıştırması ve kendisinin de zamanında Stasi tarafından arandığını öğrenmesi ilginç tesadüflerden biri. Oyunculuğunu bu öğrenme süreci etkiledi mi bilmiyoruz; ancak Mühe’nin göstermiş olduğu başarılı performansın altını bir kere daha çizmekte büyük yarar var.

Das Leben Der Anderen, ilk film olmasına rağmen, yarattığı atmosfer, teknik işçilik, oyunculukları ile kusursuz bir yapım. Film, toplumsal olana getirdiği politik eleştiri ile birlikte bireye odaklanan; bu noktada Wiesler’in başkalaşım sürecisini içeren ve bu iki durumu da birbiri içerisinde pürüzsüz harmanlamayı başarmış bir eser.