30.06.2017

Personal Shopper: Hayal-et Hikâyesini Dinle

Kuşkusuz son yıllarda adından en çok söz ettiren yönetmenlerinden biri olan Olivier Assayas, her geçen gün genişleyen filmografisi ve olgunlaşan sinema diliyle oldukça beğeni topluyor. Assayas’ın bu hafta vizyona giren filmi Personal Shooper (Hayalet Hikayesi) psikolojik temelli korku ve gerilim sinemasına attığı ilk adım olma özelliği taşıyor. 69. Cannes  Film Festivali döneminde filmi çok kötü bulanlar olduğu gibi  başyapıt olarak gören ve dakikalarca alkışlayan bir seyirci kitlesine de sahipti. Gerçekten Hayalet Hikayesi filmini ya çok seviyorsunuz, ya da hiç beğenmiyorsunuz. Film için söylenebilecek en önemli tespit ise ortalama bir film olmadığı. Bu nedenle ortalama bir zevke hitap etmeyen deneysel bir çalışma.

1984 yılında Randevu  filmiyle senaristlik kariyerine başlayan Assayas 1996 yılında çektiği Irma Vep ile yönetmenliğe adım atmıştı. Yirmi yıllık yönetmenlik kariyerine sekiz uzun metraj film ve tv dizileri sığdıran Assayas, son yıllarda üretim sayısını arttırmakla birlikte üretimlerinin türlerinde de çeşitliliğe gitti.

Sils Maria: Ve Perde (2014) filmiyle öne çıkan  yönetmen Olivier Assayas, o filmde yarattığı gergin teatral iklim ile insan ilişkilerini oldukça gerçekçi bir şekilde irdeliyordu.  Maria ve Valentine arasında yer değiştiren güç dengeleri filmin temel dinamiğini oluştururken tam tadında bir görsellikle bütünleştiriyordu. Valentine ve Maria’nın ilişkisine temelde benzeyen bir ilişki bu filmde de mevcut.  Maureen ve Kyra aynı Valentine ve Maria gibi iş veren–işçi ilişkisi içerisinde kurgulanmış. Tabii Valentine ve Maria arasında çok daha yakın bir ilişki kaderdaşlık olduğu halde Maureen, gerçek hayatta teması olmadığı ünlü bir model ile gerçek olmayan sadece maddiyat üzerine kurulu bir ilişkisi kurmakta.  

Maureen’in bölünmüş hayatı

Filmi genel olarak iki ana bölüme ayırarak inceleyebiliriz: Maureen’ın kurduğu maddi ilişkiler ve manevi ilişkiler. Maureen yirmili yaşlarının sonunda  Paris’te yaşayan hayatını ünlü zengin model Kyra’nın alışveriş asistanlığıyla kazanan bir kadın.  Her gün birbirinden ünlü markaların dükkanlarını ziyaret edip hiçbir zaman giyemeyeceği (hatta deneyemeyeceği) elbiseleri, ayakkabıları ve mücevherleri açık çeklerle alan ve patronu Kyra’nın dolabına yerleştiren Maureen, bu maddi hayatın içinde bambaşka bir manevi hayata sığınarak yaşıyor. Kısa bir süre önce kalp krizi nedeniyle kaybettiği ikiz erkek kardeşinin yasını tutan ve onun aracılığıyla başka bir alemden haber bekleyen Maureen için bu maddi dünya sadece ekonomik olarak onu ayakta tutan bir unsur olmaktan öte manevi iç dünyasını dengeleyen bir unsur.

Maurren’ın içinde beslediği öz benliği ve içi çok farklı. Kardeşiyle medyum olduklarını öğrendiğimiz Maurren için ölüm tahmin ettiğimizden daha çok bilinmezlerle dolu. Çocukluğu hakkında çok bilgiye sahip olmasak da ikiz erkek kardeşiyle yaralı bir çocukluk yaşadığını içsel bir duygu olarak hissetmemiz sağlanmış. İçten içe kardeşiyle aynı kadere sahip olmaktan korkan bu yüzden ondan bir mesaj bekleyen Maureen için hayat bekleme odası gibi. Kendisi hep merkezde bekleyen olurken, odanın konukları değişmektedir. Sudan’daki sevgilisi, Kyra, Kyra’nın sevgilisi gelip geçen konuklardır. Maureen’ın esas işi beklemektir.

Bir Mesaj Aldım: Hayatım Değişti

Maurren’ın hayatı aldığı sms ile değişecektir. Günümüzün hayaletleri, teknoloji iyi kullanmakta ve mesajlarını bu yolla vermektedir. Gerçekçi olmaya çalışırsak, bu mesajların altında kim var diye düşünmeye başlarız ama film öyle kendiliğinden ve doğal bir şekilde bu mesajların başka bir dünyadan geldiğine inandırmaya çalışmakta. Maureen’ı tanıyan, bir sonraki adımını tahmin edebilen bu garip mesajlar, hayatını değiştirecektir.

Filmin başından itibaren maskülen yanını güçlü olarak gördüğümüz Maureen bu mesajlarla birlikte değişmekte ve dönüşmekte. Bu dönüşüm en önemli noktası ise Kyra için aldığı çok pahalı gümüş rengi elbiseyi giyip, onunla Kyra’nın evinde sabahlamasıdır.

Filmde kullanılan mekan yani Paris, filmin temel aktörü olmuş. Kapitalizmin pompaladığı eğlence ve kent kültürü, yeme içme ve giyinme şekli filmin alt metninde Maureen’ın ruhsal düalizmini göstermek için kullanılmış. Motorla veya metroyla seyahat eden, çoğu kez başını telefonundan kaldırmayan dış dünyayı görmekten aciz biri nasıl başka bir dünya ile iletişim kuracak film boyunca kafanızı kurcalar durur. Filmin sonunda gittiği doğudaki egzotik mekanla birlikte gerçekten bir mesaj alacak mıdır?

Filmin ilerleyen bölümlerinde korku ve gerilim unsurlarının yoğunlaşmasıyla birlikte ortaya çıkan merak iklimi filmi daha sürükleyici bir hale getirmiştir. Yönetmen Assayas’in başarısı  bu noktada anlaşılıyor. Filmin sıkıştığı anlarda yarattığı gizem ile filmi kurtarıyor. Assayas, hikaye atmayı seviyor ve en iyi şekilde anlatıyor. Tabii ki senaristlikten gelmiş olması, hikaye anlatım gücünü yükselten en temel etken. Assayas, Kristen Stewart iyi bir ikili oldu. “Oyuncu oynamaz yönetmen oynatır”  savının tam karşılığını Steward- Assayas ilişkisi için söyleyebiliriz. İyi oyunculuklar, muhteşem bir atmosfer ve suçluluk duygusunun yarattığı manevi iklim. Duyguları ve maddi dünya arasında kalan ve sadece bilinmezden haber bekleyen bir kadını izlediğimiz film, yönetmenlik ve film trafiği açısından kusursuz bir etki yaratmakta.

Assayas son iki filmde teknolojiden yoğun bir şekilde yararlanmakta. Görüntülü internet sohbetleri, akıllı telefonlar, diz üstü bilgisayar ve tabletler iki filmde de temel aktörler. Teknolojiden yoğun yararlanıyor ama onların esiri olmuyor ve sıkıcı hale getirmiyor. Bazen belirli bir marka için sanal reklam haline gelen film bile rahatsızlık vermiyor çünkü anlatım ve oyunculuklar çok güçlü.

Hayalet Hikayesi tam da hayal-et ve seyret durumuna dönüşüyor.  Tüm seyircilere hitap etmeyecek bir deneysel bir sinema ürünü olan film, bu yaz seyredebileceğiniz en acayip şey olmaya aday…