24.08.2022

The Purge Anarchy: Arınmaya Devam

Halil İbrahim Sağlam

Amerikalı yönetmen James DeMonaco’nun 2013’te vizyona giren filmi The Purge, 3 milyon dolarlık düşük bütçesine rağmen dünya çapında 90 milyon dolara yakın hasılat yapınca filmin bir seriye dönüşmesi kaçınılmaz oldu ve bir sene içerisinde devam filmi olan The Purge: Anarchy çekildi. Ethan Hawke ve Lena Dunham’ın başrollerde yer aldığı ilk film, iyi bir fikri başarılı bir senaryoya dönüştüremeyip düşük bütçenin de etkisiyle ‘ev istilası’nı odak noktasına alıyor ve bir noktadan sonra klişeler yumağına dönüşerek fikrin etkisini de yitirmesine sebep oluyordu. Tamamen bambaşka bir kadroyla yola çıkan ikinci film ise ilk filmin başaramadığı birçok noktayı başarıyor ve asıl odak noktası olması gereken dış mekanlara açılıp bol karakterler geçidiyle dramatik yapısını da sağlamlaştırıyor.

İşsizlik ve suç oranının %1’e indiği açıklamasıyla başlayan ilk filmden iki yıl sonra, 2024 yılında geçen filmde en bariz farklılık yine açılış yazısında kendini belli ediyor. İşsizlik ve suç oranı bu sefer %5 olarak belirtiliyor. Bu açıklama kuşkusuz ilk filmi izlemeyenler için bir anlam ifade etmeyecektir fakat kıyasladığımız zaman yılda bir kere 12 saat boyunca öldürmenin serbest olduğu bir arınma gecesinin suçu azaltmak için aslında yeterli olmadığı, şiddetin tadına varan insanın daha çok şiddete başvurmak için kendini dizginleyemediği sonucuna varmak mümkün.

Amerika’nın başındaki “Yeni Kurucular” adlı grubun dokuz yıldır iktidarda olduklarını söylemesi, öldürme eylemlerinin işsizlik ve suç oranını azaltma görüntüsü ardında rant sağlama amaçlı bir devlet politikası haline geldiğinin gözl

er önüne serilmesi günümüz gerçekçiliğiyle acı bir şekilde bağdaşıyor. Kişisel çıkarlarına ve ırkçı – faşist düşüncelerine hitap ettiği için ülkeye her geçen gün daha çok zarar veren iktidar mensuplarını destekleyen “halkın büyük çoğunluğu” gerçeğini de göz önünde bulundurduğumuzda korkunç tablonun sadece distopik gelecek tasvirinde olmadığını görmek için kör olmak lazım.

İlk filmin klasik Amerikan ailesi üzerine inşa ettiği ev istilası gerilimi tabanı burada kendini beş farklı karakterin paralel kurguyla bir araya gelerek arınma gecesindeki mücadelelerine bırakıyor. Senaryonun sadece öldürmek ve hayatta kalmak ekseninde basit bir gerilim yaratmaktan ziyade katman katman farklı aşamalara kapı açması, ilgi çekici “twist”ler hazırlaması, karakterlerini dramatik açıdan kendilerince haklı sebeplerle donatması, sisteme karşı isyan olgusunu öne çıkarması ve küçük resimden ziyade büyük resmi görmesi takdir edilecek yanları.

Evrensel bir meseleyi ilk filmde tek bir aile üzerine odaklanarak mantık hatalarıyla, basit korku teknikleriyle ve gülünçlüklerle dolu bir hikaye içinde heba eden yönetmen DeMonaco’nun ikinci filmde tam tersi şekilde kuvvetli bir devam filmine imza atarak olay örgüsünü saf korku-gerilim türünden ayırması önemli bir durum. The Purge: Anarchy’nin ilk filmin de üzerinde bir gişe yapacağını ve bir filme daha kapı aralayacağını öngörmek zor değil. Bu bağlamda DeMonaco’nun üçüncü filmde daha da kapsamlı bir şekilde “Yeni Kurucular”a odaklanması ve sistemi komple çökertmek üzerine kurulu bir yol izleyerek destansı bir savaşla seriyi sona erdirmesi en mantıklı hareket olacaktır. Aksi takdirde The Purge filmlerinin sayısı artmaya devam ettikçe Saw (2004) serisinde olduğu gibi her yeni filmin daha da değersiz hale gelmesi ve önemini tümüyle yitirme tehlikesiyle karşı karşıya kalması kuvvetle muhtemel.