08.05.2016

USUKFF: Festival Günlükleri – 3 –

uçan-süpürge-kapak

Nefesim Kesilene Kadar

Emine Emel Balcı’nın ilk belgesellerinden sonra anlattığı “Nefesim Kesilene Kadar” için diğer bir uzaydan baktığımız vakit Serap’ın Yokuşları diye nitelendirsek haksız sayılmayız sanırım. Festivalin “Güvencesiz Hayatlar” bölümünde karşımıza çıkan film bir tekstil atölyesinde ortacılık yapan Serap’ın ilk etapta babası ile eve çıkma hayalinden yola çıkan ama bu hayalin ötesinde toplumsal birlikteliğin yan kollarına derinden dokunan bir forma sahip. Çıkar ilişkisi, kaypak baba faktörü, gizli cinsel deneyimin şoka sokan ve egemen yapıyı ters yüz eden tarafı ile hayatın gündelik rutini arasında sıkışan bu başka insanların, başka hayatlarının yokuşun kaçıncı adımında duraksayacağı film öyküsünün merak konusu olmakla beraber ritmini doğuran unsur.

Esme Madra’nın hayat verdiği Serap karakteri bir tarafa yönetmenin yan karakterler üzerine yıktığı yan dünyalar ise başka bir eşiğin tümseği gibi. Zorunlulukların getirdiği bu karakterlere elini atan Madra’nın tarifi zor performansı için övgüyü bir kenara koyarsak, adım attığı suların her kulaçta onu geriye atan dalgalarında boğulmaması ise ayrı bir noktayı beraberinde getiriyor. Sadece ön okumalarla bu kıyafeti giymediği açıkça hissedilen Madra için yönetmen Balcı ise: “Filmde Esme ile çalışma isteğim onun doğal duruşu itibariyle oldu. Biz yaklaşık altı ay tek bir karakteri çalışsakta filmde ben, Esme ve görüntü yönetimi el ele tutuşmuş üçlü bir kombinasyon gibiydik. Bütün cast sürecinde ise uzun süren çalışmalarla birlikte hiçbir zaman bir şeylere yetişmek için aceleci olmadık” diyor.

*21. Gezici Festival Günlükleri’nden alınmıştır.

Cadı Avı

Anja Breien seçkisinden bir film olan Cadı Avı (Forfølgelsen – 1981) kadına yönelik şiddet ve nefretin kıtası ya da ulusu olmadığının bir kanıtı gibi. Breien, orta doğudan değil yanı başından ve daha medeni olan bir yerlerden anlattığı öyküsünde, doğa üstü güçleri olduğuna inanılan bir kadına yönelik şiddetin nasıl rasyonalize edildiğinin örneğini sunuyor.

Film boyunca Breien filmografisinden aşina olduğumuz çıkmazlar, üstü şişirilerek değil diğer filmlere nazaran daha light ama bir o kadar da tadında resmediliyor. Kadın olarak değil birey olarak kaçmak için yanı başındaki pek çok alana nail olan ama belli bir takım şeylerin karmaşasını yaşayan Breien’ın kadını, süreç adına bir şeyler yapmamak adına entegre gibidir. Kurulu bir saatin düzeninde seyreden karakterler ve onlara eşlik eden zaman-mekan kavramı akıllara Mona Lisa tablosunu getirir: “Gülüyor mu, ağlıyor mu?”.

Forfølgelsen - 1981