24.04.2018

Yıldızlar Asla Ölmez: Sarılamadığın Sevgilinin Sıcaklığı

Film Stars Don’t Die in Liverpool: Aşk mı, Hayranlık mı?

Sinema insanların kaybolmuş tarafını tamamlayan büyülü bir mucizedir. Zaman geçse de kimi filmler zamana meydan okurcasına yeni ve anlamlı olmaya devam ederler. Yıldızlar Asla Ölmez (Film Stars Don’t Die in Liverpool) bu tip filmlerin arasına girebilecek kadar akılda kalıcı bir film olmadığından belki zamanla yok olacak, belki olgun kadın – genç erkek ilişkileri listelerinde hatırlanacak. Bunu sadece tahmin edebiliyoruz. Fakat sinemanın mucizelerinden biri olan oyuncu performansları konusunda bu filme dair söyleyeceğimiz cümleler olabilir. Çünkü hem filme konu edinen aktris Gloria Grahame hem de onu canlandıran aktris Annette Bening sinemanın o nefes alma duygusu veren atmosferini tatmış insanlar olarak bu filmle adeta kutsanıyorlar.

Gloria Grahame, Hollywood’da önemli işler yapmış. Ünlü kocaları olmuş ve bir kesimin aklında güzel anılar bırakmış bir oyuncudur. Hatta bir Oscar’ı da olduğunu söylersek kimse şaşırmasın. Nitekim filmin finalinde buna gönderme de var. Gerçekler ne kadar da mütevazı ve naif duruyorlar. Ödül törenindeki Grahame’ın yüz gülümseten şaşkınlığı gibi. Gloria, erkeklerden hoşlanan, onların kendisine kur yapmasını bekleyen kadınlardandı. Yıldız olmak onun doğasında vardı. İlginin üzerinde olması ve onun sadece işini yapması aklındaki en önemli felsefeydi. Bu yüzden zirvede yalnız kaldı. Yalnızlık onu yavaş yavaş tüketti. En sonunda hiç beklemediği bir karamsarlığın içinde buldu kendini.

Oyunculuk Performansları Üst Düzeyde…

Annette Bening, öyle gerçek kılmış ki karakterini, öyle ince nüanslarla doldurmuş ki; Gloria’yı canlandıran Annette mi, yoksa Gloria aslında hep Annette miydi sorusuna yenik düşüyorsunuz. Oyunculuk, oynanan karakterin fark edilemeyen noktaları fark etmektir. Bening rolünde bunun hakkını sonuna kadar verirken yaşanan buhranın sancıları ve bir kadının çelişkileri içinize işliyor. Bening tarafından bu duygular ince ince işleniyor.

Peki ya geride kalanın suçu nedir? Yükü her zaman giden mi çekmelidir, yoksa kalmanın ağırlığı baş edilemez bir çileye mi evrilir? Jamie Bell’in canlandırdığı karakter Peter Turner da o kadar gerçek bir karakter ki yüzündeki aşkı, öfkeyi, şaşkınlığı tüm çarpıcılığıyla görebiliyorsunuz. Tabii bir de çaresizliği… Sevdiğinin gözünün önünde erimesini hangi kalp kabullenebilir? Ya da iki kişiyi dağlar kadar farklı gören bir kitleye nasıl tahammül edilir? Peter bu ikilemlerin arasında dokunduğu tenin sıcaklığını, içindeki kaosun içinde aramaya kalkıyor. Bu yüzden kaybolmaya çok yakın. Çok kırılgan ama güçlü durmak zorunda kalıyor. Dış etkenlerin çevrelediği duygusuz bakışlar hep üzerinde ve takılması için dua edenlerin arasında boynu dimdik yürümek zorunda hissediyor.

Aşklar Unutulmaz, Acıların Unutulmadığı Gibi…

Yıldızlar Liverpool’da Ölmezler, hatta görünmezler… Bazı şehirler hayatı paylaşırken iz bırakırlar. Turistik güzelliklerinden çok, insanlarıyla hatırlanırlar. Gloria için Liverpool, Peter’dır. Peter içinse aşkı bulduğu ve üzüntünün hapsolduğu şehirdir. Başka ne söylenebilir ki? Yıldızlar hep hatırlanır ama aşklar sadece yaşayanların yüreklerini dağlar. Bu yüzden de dışarıdan bakan hiçkimse gerçekten ne gördüğünü bilmez. Sadece bir film yıldızını daha parlak şehirlere uygun görürler.

Film Stars Don’t Die in Liverpool sevgiliyi kaybetmek ve bununla mücadele etmek adına incelikli işlenmiş güçlü bir dram sunuyor. Annette Bening ve Jamie Bell’in uyumlu kimyası bizi inandırarak hüznün kapılarında vahim bir şekilde olacakları beklememizi sağlıyor. Yönetmen Paul McGuigan ise sadece seyretmekle yetiniyor. Böylesi dokunaklı bir filmle acının katmanlarını hissederken, o an gerçeklikten kopacaksınız. Filmi zaman geçtikçe unutacaksınız ama filmin her adını duyduğunuzda içiniz sızlayacak. Çünkü sinema kaybolan tarafımızı tamamlayan yerdir.