10.11.2017

Yol Ayrımı: Geçmişin Bataklığının İçinde Canlanan Vicdanın Esareti

Yedi Sene Sonra Özlem Bitiyor…

Türk sinemasının en ünlü yönetmen – oyuncu ikililerini düşündüğümüzde aklımıza ilk olarak gelebilecek olan Yavuz Turgul – Şener Şen ikilisi, son filmlerinden bu yana 7 seneyi devirdiler. Böylece karşımıza Yol Ayrımı filmiyle çıktılar. Filmin ilk fragmanı görücüye çıktığında eski coşkuyu yaratmasa da insanların içinden sürekli filmin iyi olmasını dilediğini yüz ifadelerinden anlayabiliyordunuz. Çünkü Şener Şen ve Yavuz Turgul’un yaşayan efsaneler olduğu gerçeği, her sinemasever için beklenti yaratan bir durumdur. Peki Yol Ayrımı, bu ikilinin kariyerinde hangi noktada bulunuyor?

Film konusuna baktığımızda filmin merkezinde hayatının her günü şirketi için çalışan zalim, otoriter ve acımasız bir adam olan Mazhar’ı (Şener Şen) görüyoruz. Bir gün rutin seyahatlerinden birini gerçekleştirirken kaza geçirir. Bu kazanın sonucunda hayatını gözden geçirerek iyi bir adam olmaya karar verir. Hayatının değerini anladığından insanlara yardım eder. Ancak görüş farklılığından dolayı Mazhar’ın şirketteki radikal değişiklik planı geri teper. Çünkü ailesinin her bireyi gücü ve şirketi bırakmak istemez. Bunun üzerine Mazhar ve aile arasında psikolojik bir savaş ortaya çıkar.

Bir Kazanın Etkilediği Zengin Bir Aile…

Genel hatlarıyla hikâyeden çok oyunculuklara ve karakter çalışmalarına odaklanan senaryo, filmdeki karakterlerin iç dünyasını yansıtmak yerine onları geçmişleriyle bağdaştırarak eylemleri neticesinde değerlendirmeyi uygun buluyor. Bu durum da karakterlerin duygu patlamaları dışında derinliklerine yeterince inmemize engel oluyor. Belki her karakter televizyon dizilerinden tanıdığımız zengin insan klişelerinin içinde benzerleriyle karşılaşabileceğimiz örnekler olarak filmdeki yerlerini alıyorlar. Ancak bu karakterlerin salt bir fikri destekleme anlayışları, Şener Şen’in karakteri gibi çift taraflı bakamayan noksanlıkları ne yazık ki karakter çalışmalarının sorunlu olduğunu destekler nitelikteler.

Film içerik olarak sinema ve dizilerde defalarca işlenen bir konuyu kendince gerçekçi bir yaklaşım sunmaya çalışıyor. Bu yüzden de senaryodaki olayların bürokratik işlemlerinin ilerleyişini, prosedürlerin uygulanması tüm çıplaklığıyla sinema perdesine yansıtılmış. Bu seçimlerin nedenini uygulanan psikolojik şiddetin gerçekliğini ve ağırlığını ortaya koymak adına yapılan bir çalışmaya bağlayabiliriz. Tüm adımların seyircisiyle paylaşmayı tercih eden bu anlayış bir nevi insanların empati kurmasını sağlamak amaçlı kurgulanmış.

Beklentileri Karşılayamayan Bir Çalışma…

Ancak hikâyenin işlenişine baktığımızda tek tek başarılı bir şekilde uygulanan sahne mizansenleri, bütün olarak bakıldığında kopuk duruyor. İşten çıkartılan işçilerin meseleleri, geçmişle hesaplaşmalar, hayvan hakları, kadın – erkek ilişkileri, iş dünyasının kirli kumpasları, hukuki süreçlerdeki yozlaşmalar ve bunun gibi pek çok meseleye değinen film nedense senaryosunda bütünlüğü bir türlü sağlayamıyor. Her şeyden biraz var, ancak hiçbir şeyden tam olarak yok ifadesini birebir yansıtıyor.

İki buçuk saate yayılan süresinde Türk dizilerinde görmeye alıştığımız tempo sorunlarını film kendi içinde yaşarken, oyunculuk namına son derece teatrel performansları bünyesinde barındırıyor. Yol Ayrımı bir tiyatro oyunu olsaydı eminim ki ödüllere boğulurdu. Ancak bu durum sinema açısından yapay duruyor. Senaryoda tahmin edemeyeceğimiz hiçbir unsur yok. Her şey beklendiği gibi olup bitiyor. Seyir zevki etkilenmiyor ancak sinema seyircisine de pek bir şey katmayan bir filme dönüşüyor.

Filmi kabaca değerlendirirsek yapı ve konu itibariyle Citizen Kane’e öykünen bir senaryo, Ferzan Özpetek görsel anlatımı ile sinemada hayat buluyor. Türk dizilerinin yavanlığında sakız gibi uzadıkça uzayan filmdeki meseleler kan kaybeden bir sinemanın kalıntıları olarak önümüze seriliyor. Kurguda atılamayan kimi sahneler hantallığa neden oluyor. Filmde eşit derece öne çıkan performanslar var. Hepsi kendi başlarına önemli işler yapıyorlar. Ancak hikâyeye pek de bir katkıda bulunmuyorlar. Rutkay Aziz enerjisi ve sesini mükemmel kullanması sayesinde karakterini gerçek kılıyor. Ancak İşe Yarar Bir Şey gibi bir film varken, Yol Ayrımı’nın şiir sahneleri etkileyicilikten uzak kalıyor. Kemal Sunal filmi Çarıklı Milyoner’in ciddi hali diye basitleştirebileceğimiz, yer yer farklı filmlere selam gönderen yapısıyla Yavuz Turgul filmografisinin belki de en zayıf halkası Yol Ayrımı oluyor.