31.08.2017

Zeki Demirkubuz Sineması

Türkiye sinemasını Yeşilçam Dönemi ve sonrası olarak kabaca ikiye ayırabiliriz. İşte bu Yeşilçam sonrası dönem başlayana kadar süren durgunluktan sinemamızı kurtaran, üzerine serilen ölü toprağı tazeleyen birkaç yönetmenimiz var. Bu yönetmenlerin  en dikkate değerlerinden biri ise Zeki Demirkubuz. Yeşilçam rejisörlerinin yanında asistanlık yaparak -usta çırak sistemi- kendini geliştiren Demirkubuz, üst üste çektiği başarılı yapımlar ile adını duyurdu. Demirkubuz, tüm filmlerinin senaryosunu, yapımcılığını, kurgusunu ve yönetmenliğini kendisi yapması sebebiyle auteur yönetmen unvanını hak ediyor.

Bugüne kadar SİYAD  (Sinema Yazarları Derneği), Antalya Altın Portakal Film Festivali, Ankara Film Festivali, İstanbul Uluslararası Film Festivali gibi festivallerden sayısız ödülü olan Demirkubuz’un,  yönetmenlik yanında politik kişiliği de ön planda olagelmiştir her daim. Daha edebiyat ve sinema ile tanışmadan çok önce siyasi kimliğinden dolayı hapse girmiş, işkence görmüştür. Her ne kadar hapishanede tanıştığı edebiyat dünyası onun düşüncelerini büyük oranda değiştirse de temel olarak bildiği yoldan asla vazgeçmemiştir. En sevdiği, örnek aldığı yönetmenin Yılmaz Güney olduğunu söyleyen Demirkubuz, Güney’den farklı olarak, filmlerinde toplumsal meseleleri odağa yerleştirmez. Derdini kişiler üzerinden anlatmayı tercih eder. Nerdeyse filmografisinin büyük kısmında alt sınıftaki kişilerin hayat hikâyelerini  odağına almıştır. Dostoyevski hayranı, futbol ve Beşiktaş sevdalısı, radikal açıklamaların adamı, gezi direnişinin en sadık katılımcılarından biri, sevenlerin “Zeki Abi”sidir o. Yönetmeni,  yeni filmi vizyona girmeden bir gün önce doğum gününde son filmi de dâhil olmak üzere eserleri ile hatırlayalım.