25.09.2016

23. Adana Film Festivali Günlükler – 5

adana-film-festivali

The Happiest Day in the Life of Olli Mäki

Cannes Film Festivali’nde Belirli Bir Bakış Ödülü’nü alan Finlandiya filmi The Happiest Day in the Life of Olli Mäki, gerçekten yaşanmış bir olaya götürüyor bizleri. 1962 yılının Finlandiya’sında Olli Mäki isimli boksörün, öncelikle önemli bir boksör ile karşı karşıya gelmek için kilo vermesi sonra da elbette maçı kazanması gerekiyor. Fakat Olli Mäki, âşık oluyor.  İşte bu aşk onun tüm hayatını, önemsediklerini, bakış açısını değiştiriyor. Olli Mäki, için önemli olan âşık olduğu kadın ile zaman geçirmek ve evlenmektir. Siyah-beyaz formatta çekilen film, mütevazı yapısı içerisinde değerlendirilirse, gayet temiz bir iş. Alışık olduğumuz şaşalı, gittikçe yükselen, ajitasyonun dibine vuran bir boks filmi arayanlara asla hitap etmeyecektir. Lakin alternatif bir boks filmi izlemek istiyorsanız, kesinlikle doğru seçim.

The Unknown Girl

Jean-Pierre Dardenne’nin son filmi The Unknown Girl, yönetmenlerin bir önceki filmi Two Days, One Night, filmiyle çok büyük benzerlikler taşıyor. İstemeden de olsa bir kadının hayatını kaybetmesine neden olan Jenny Davin adlı doktor, bu ölen kadının isimsiz bir mezarda yatmasını kabullenemiyor. Jenny, bu meçhul kızın kimliğini açığa çıkarmak için bir nevi polis rolünü üstlenerek kolları sıvıyor. Tüm hayatını bu görevi yerine getirmek için ayarlayan Jenny, böylece vicdanını rahatlatmaya çalışıyor. Bu fazlasıyla idealize edilmiş bir şekilde çizilen Jenny karakterinin vicdanını rahatlatmak adına yaptığı şeyler, bir süre sonra abartı gelmeye başlamıyor değil. Lakin Dardenneler, ustalıklı yönetimleriyle kendimizi filmin akışına bırakmamızı çok iyi beceriyorlar. Sürekli Jenny’in peşinde dolaşan kamera adeta onun hayatına bizi esir ediyor. Gerçi keşke her esirlik böyle olsa da demeden edemiyor insan.

Land of Mine

Aldığı sayısız ödülle de başarısını taçlandırmış, çok sert, çok etkileyici bir film olan Land of Mine, 1945 yılının Danimarka’sına götürüyor bizleri. İkinci Dünya Savaşı yeni bitmiş, ülkelerini işgal eden Alman askerlerini kovmak isteyen ve yaralarını sarmaya çalışan bir ülke Danimarka. Lakin Alman askerlerini hemen kovmaya niyetleri yoktur. Zira önce Nazilerin ülkelerine döşediği mayınları yine onlara söktüreceklerdir. Lakin bu mayınları etkisiz hale getirecek ve Danimarka topraklarını temizleyecek olan askerler,  tabiri caizse daha çocuk yaştaki, hiçbir şeyden haberi olmayan masumlardır. İş böyle olunca suçlu, suçsuz, nefret, merhamet gibi kavramların hepsi birbirine girecek, geriye kocaman soru işaretleri kalacaktır. İkinci Dünya Savaşı ile ilgili yapılmış nice dram filmine kafa tutacak denli insanın içini sızlatan, kurduğu güçlü çatışması ile seyirciyi koltuğa kilitleyen bir başyapıt Land of Mine.

Toni Erdmann

Cannes Film Festivali’nde FIBRESCI Ödülü’nü kazanan Maren Ade’nin filmi Toni Erdmann, bizim ülkemizde de çokça yapılmaya çalışılan bir beyaz yakalı, orta sınıf eleştirisi. Toni Erdmann, aralarındaki kontağı kaybetmiş bir baba ile kızı arasındaki ilişki üzerinden Romanya’daki beyaz yakalıların hayatını gözler önüne seriyor. Ade, bunu yaparken bu insanları ve hayatlarını öylesine başarılı bir şekilde yerin dibine sokuyor ki… Ade, asla gözünün yaşına bakmadan, tüm setliğiyle rezil ediyor bu sınıfı. Bu rezalet hayatı bir yandan izlerken bir yandan da baba karakteri üzerinden sürekli şahit olduğumuz mizah, aslında bize çok yabancı ve uzak. Ama bu demek değil ki filmin birçok yerinde kahkahalarla gülmedik. Her şeyin bu kadar kararında, bu kadar net bir şekilde ortaya konulduğu, böylesine farklı bir mizahla seyirciyi güldüren ender yapımlardan biri hiç kuşkusuz Toni Erdmann.