01.10.2025

32.Adana Altın Koza Film Festivali İzlenimleri

Her ne kadar belediye başkanı Zeydan Karalar bugünlerde Silivri’de tutuklu olsa da Adana Altın Koza Film Festivali dopdolu bir programla Adanalı izleyicileri sinema dünyamıza yön veren isimlerle buluşturdu. Bu yıl “sinema barıştır, özgürlüktür, umuttur” mottosuyla yola çıkan festivalde Adanalı izleyiciler salonları doldurdular.

Adana’da sadece filmlere değil söyleşilere de ilgi büyüktü. Çocukları da unutmayan festivalde hafta sonu iki ayrı salonda toplam altı çocuk filmi gösterildi. Tüm gösterimlerin ücretsiz olması bazı sinemaseverleri şaşırtmadı değil. Festivalin en çok ödül kazanan, toplamda sekiz ödül, yapımı O Da Bir Şey Mi filminin yönetmeni Pelin Esmer, salondaki merdivenlerin dahi dolu olduğunu görünce; “Sinema seyircisiz kaldı diyenlere duyurulur” demekten kendini alamadı. Bazı filmlerin aynı seansta iki ayrı salonda gösterilmesi dikkatimi çekti.

Filmlerden sonra film ekipleriyle söyleşiler oldukça ilginç anlara sahne oldu. Bunlardan birisi, yönetmenliğini Tayfun Pirselimoğlu’nun yaptığı İdea filminin sonunda genç bir izleyicinin filmin ne anlatmak istediğini anlamadığını açıkça dile getirdiği anlardı. Yönetmen Tayfun Pirselimoğlu bu izleyiciye, hikâyelerin yaşadığımız hayatın saçmalığı üzerine olduğuna ve sizin oturtamadığınız ne varsa bana da saçma geliyor diyerek yanıt verdi. Ve ayrıca bu izleyicinin cesaretine hayran kaldığını da belirtti. Doğrusu ben de izleyicinin yorumlarını hayranlıkla dinledim. Bu genç izleyicinin yorumları her ne kadar anlamamakla ilgili idiyse de, yönetmenin açıklamalarıyla filmin de zihinlerde açılmasına olanak verdi. Tayfun Pirselimoğlu bu kadar saçma bir dünyada biz nasıl yaşamaya devam ediyoruz, benim amacım bunun filmini yapmak diye devam etti. Filmin oyuncularından Ercan Kesal ise, Tayfun Pirselimoğlu’nun filmlerini heyecanla beklediğini, onun filminde oynamanın bir ayrıcalık olduğunu söyledi. Arthouse sinemayı inatla sürdüren yönetmenin hikâyelerini, filme çekmese de her zaman okumak isteyeceğini de belirtti. Ercan Kesal’ın konuşmasında söylediği; “Bundan daha berbat bir dünyanın ortasında olmadık. Bizim filmlerimiz bu dünyanın saçmalığına yetişemez. Buralar bize iyi geliyor.” Cümleleri aslında tüm festivale damgasını vuran cümlelerdi. Özellikle festivalin kapanış gecesindeki ödül töreninde sahneye çıkan hemen hemen tüm sinemacılar benzer düşüncelerle günümüzün politik hayatına dair eleştirilerini dile getirdiler.

Filmlerde mekanların önemi

Tayfun Pirselimoğlu, mekanlara çok önem verdiğini belirtti. Mekânın bir yerden sonra senaryoyu belirlediğini de söyledi. Örneğin Saç filmi için bulduğu eski bir perukçunun dükkanında yaşaması senaryoyu da belirlemiş. İdea filminde de Yunanistan’da gördüğü bir binaya benzeyen başka bir binada çekimlerini yapmışlar.

Mekân konusunda O Da Bir Şey Mi filminin çekildiği Söke’deki Efes Oteli’nden de söz etmek istiyorum. Mimar Ziya Nebioğlu’nun 1954 yılında yaptığı binada bulunan ve kapısına kilit vurulan sinema bu film için açılıyor. Filmin önemli diyaloglarına sahne olan bar sahnesini yönetmenin mimar arkadaşı, otelin yapıldığı yıllarda böyle bir bar olsaydı nasıl olurdu diye düşünerek bir düğün salonunda inşa etmiş. Filmin sorularla düşündüren yanı daha en baştan başlıyor. Otelde temizlik görevlisi olarak çalışan Aliye; “Şu dünyada kaç kişi hayal ettiği hayatı yaşar ki?” diye başlıyor. “Hepimiz kötü olabiliriz, sonra da iyi. Neden hikâye anlatmak isteriz? Biri bizi dinlesin diye. Sağlam hikâye var mı? Yıkık aileden bol ne var? Filmlerinizde neyin olup, neyin olmayacağına siz karar veriyorsunuz?” ( Aliye’den yönetmen Levent’e). Bunlar filmden not aldığım cümleler/sorular. Filmin satır aralarında değindiği çok konu var. Örneğin anne-oğul ilişkisi, baba-kız ilişkisi, küçük bir kasabada genç kızlar ne kadar özgür olabilirler, insan karakterinin pişmanlıkları, gerçek kimin umurunda, yönetmenin bir film kurarken duygu dünyası, ünlü bir film yönetmeni neden kısa film yapmak ister…Filmin en güzel yanı da karakterlerin ve onların hikâyelerinin arasında kaybolmadan, izleyicinin ilgisini de canlı tutarak başlayıp, bitmesi. Zaten bu yüzden de Pelin Esmer en iyi yönetmen, film de en iyi film ödülünü aldı. Doğrusu ben bu ödülleri çok daha önce İstanbul’da festivalde beklemiştim. Sadece jüri üyeleri değil Adana’daki izleyiciler de O Da Bir Şey Mi filmine ödül verdiler. Filmin aldığı diğer ödüller de şöyle: En İyi Görüntü Yönetmeni; Barbu Balasoiu, En İyi Sanat Yönetmeni Elif Taşçıoğlu, Türkan Şoray Umut Veren Genç Kadın Oyuncu Merve Asya Özgür ( Aliye), Film Yönetmenleri Derneği En İyi Yönetmen Pelin Esmer, Sinema yazarları Derneği Cüneyt Cebenoyan En İyi Film ödülleri.

Pelin Esmer, filmle ilgili konuşmasında; hikâyenin kendisinin değil de nedeninin, hikâyenin arkasındaki eylemin hep ilgisini çektiğini belirtti. Bu filmde karakterlerin hepsinin bir araya gelmesiyle oluşan bir karakteri anlattığını da söyledi. Aslında hikâyeyi yazarken tüm karakterlerin kafasında bir yarışa girdiğini ama sonuçta yönetmen Levent ve Aliye’nin öne çıktığını belirtti. O da bir şey mi. Bu hep ilgisini çeken bir cümle imiş ve bu cümleyi filme çok iyi katmış. Film Pelin Esmer’in, Talin’de bir barda otururken gördüğü, perdeli bölmeden bara içki veren el üzerine düşünmesiyle doğmuş.

O Da Bir Şey Mi 3-12 Ekim’de Filmekimi’nde olacak. 17 Ekim’de ise vizyona girecek. Yönetmen Pelin Esmer’in tüm sinemaseverlere mesajını iletmek istiyorum; “Filmler vizyona girdiği ilk hafta sonu ne kadar çok izlenirse o kadar uzun süre sinemalarda gösterimde kalıyor, 17 Ekim’de sinemalarda izleyin.”

Altın Koza’da izlediğim filmlerin arasında beni en çok O Da Bir Şey Mi etkiledi ama bahsetmek istediğim başka filmler de var. Dünya sineması bölümünden seçtiğim filmler aile, köklerini aramak ve aidiyet üzerine idi. Bunlardan biri Genç Anneler Filmekimi programında da gösterilecek. Bir Zamanlar Gazze’de, Uçan Köfteci, Yüreğini Eline Al ve Yürü, Filmekimi’nde de gösterilecek diğer filmler.

Genç Anneler

Yönetmenliğini Jean-Pierre Dardenne ve Luc Dardenne’nin yaptığı Genç Anneler bu yıl Cannes’da En İyi Senaryo ve Ekümenik Jüri Ödülü’nü aldı.
Dardenne kardeşler, anne -bebek arasındaki bağ kurma hikayesinin filmini yapmak isterken, bu filmin geçtiği sığınma eviyle karşılaşıyorlar. Genç Annelere ilham olan bu sığınma evindeki henüz reşit olmayan anne adaylarının arasındaki dayanışma, ortak yaşamı oldukça içten bir dille aktarıyorlar. Genç annelerin kendileri ve bebekleri için daha iyi bir hayat kurma çabaları, bağımlılık, sevgi, annenin ilgisi, ilgisizliği üzerine ilerleyen film Belçika’nın Oscar adayı oldu.
Genç Anneler Filmekimi programında da var.

Bir Zamanlar Gazze’de

Filistin’in Oscar adayı olarak seçilen Gaza Mon Amour filmiyle tanınan yönetmenler Tarzan ve Arab Nasser kardeşler, bu yıl Cannes’da Belirli Bir Bakış bölümünde gösterilen Bir Zamanlar Gazze’de filmiyle En İyi Yönetmen ödülünü de aldılar. Film polisiye olarak ilerlerken aynı zamanda da dostluğa verilen önemle komedi türüne de şapka çıkartarak ilerliyor. Bir yandan da film içinde film olma özelliği var. Yönetmenler, dünyada bilinen kalıpların içindeki Gazze’den başka bir şehir portresini göstermek istediklerini belirtiyorlar ve ekliyorlar. Bizim de hayatlarımız ve sıradan, gündelik hikâyelerimiz var. Gazze’de bombardıman ve ölüm, yaşam ve direnişle; işgal ise hayatta kalma arzusuyla yan yana varlık gösteriyor.”
Bir Zamanlar Gazze’de Filmekimi programında da var.

Karne

Çok kısa kaldığım 32.Adana Altın Koza Film Festivali’nde dikkatimi çeken diğer filmlerden birisi belgeseller bölümünden yönetmenliğini Murat Can Bilgincan’ın yaptığı Karne idi. Bir köyde tamamen politik sebeplerle çıkan kan davası nedeniyle dağılan bir ailenin hikâyesini, ailedeki çocukların sözleriyle de aktaran Karne’deki ailenin kızının dediği gibi oy için değer miydi insanların ölmesi.


Araf

Belgesel bölümünde izlediğim bir diğer film Burcu Özkaya Günaydın’ın Araf’ı oldu. Araf , 6 Şubat 2023 depreminden sonra Antakya’da umutlarını var etmek için çabalayan kadınların hayatına odaklanıyor. Bu belgesel özellikle kadınların kendilerini umutlarıyla ayakta tutmak için gittikleri kuaför sahneleriyle Nadine Labaki’nin ilk uzun metrajı Karamel’i hatırlattı.

Eskisi Gibi

Yönetmenliğini Sibel Karakurt’un yaptığı Eskisi Gibi ise 6 Şubat 2023 depremi sonrasında umutlarını canlı tutan iki genç kızın hayatına tanıklık ediyor. Hem birbirleriyle dostlukları hem de yok olanlara takılı kalmadan her yeni günle nasıl yeniden yaşama umutla bağlandıklarını etkileyici bir sinema diliyle anlatıyor. Ödül töreninde belgeselin kahramanları da yer alarak, belgeselin aldığı En İyi Belgesel ödülünü birlikte kucakladılar.