24.07.2016
Near Dark
Kathryn Bigelow. En iyi yönetmen Oscar’ını alan ilk kadın yönetmen. The Hurt Locker ve Zero Dark Thirty filmleriyle dünyaca ünlü bir yönetmene dönüşen Bigelow ve sineması, aslında 2000’ler ve öncesi şeklinde ikiye ayrılıyor. 2000 sonrası politik dram türünde filmleri tercih eden Bigelow, ilk dönem filmlerinde ise Point Break, Strange Days gibi çekildiği dönemde türünün öncülerinden olan filmler çekti. Bunlardan biri de 1987’de vampir filmlerine yeni bir soluk getiren, gişe başarısı elde edemese bile sonralardan değerlenip kült seviyesine çıkan Near Dark.
İlk dönem filmlerinde Hollywood geleneklerine ve ezberlerine dayanan konulara farklı yaklaşım göstermeyi başaran Bigelow, Near Dark’ta da izleyiciye western soslu bir vampir filmi sunar ve bunu film boyunca vampir sözcüğünü hiç kullanmadan yapar. Hatta filmde vampir denince akla gelen haç, kazık, sivri diş, kutsal su, sarımsak gibi birçok sembol de yoktur. Yalnızca gün ışığı ve ısırma ögeleri kullanılmıştır. Vampirlik ise ısırılma sonucu kana bulaşan bir zehir sonrasında ölmeyen insanların canavarlaşması şeklinde gösterilmiştir.
Vampire dönüşenler bir araya gelerek bir koloni, daha doğru tabirle çetevari bir oluşuma evrilmektedir. Çeteye dahil olmak, çıkmaktan çok daha zordur. Film de temelde farklı bir grubun içinde varolma savaşı veren karakter üzerinden döner. Caleb, tanıştığı güzel kızın vampir olduğundan habersizdir. Vampir olmasına rağmen oldukça romantik bir ruha sahip olan Mae, Caleb’i öldürmek yerine dönüştürmeyi seçer. Bu seçimin neticesinde de Caleb’i ailesi/çetesine dahil etmeye karar verir. Farklı yaşta ve karakterlerde kişilerden oluşan çetenin Caleb’i benimsemesi kolay olmayacaktır. Çeşitli testlere tabi tutarlar. Caleb ise bir yandan dönüştüğü şeye karşı bir savaş verirken diğer yandan kolonisine kendi ispat etmeye çalışır.
Uzun süre bu çelişki üzerinden ilerleyen film, işe Caleb’in ailesinin dahil olmasıyla büyük bir çıkmaza giriyor. Vampirliğin vücuttaki kanın temizlenmesiyle tedavi edilen bir hastalık olarak gösterilmesi Caleb’i bir başka ikileme götürüyor. Ailesi – sonsuza kadar yaşam arasında bir tercih yapmaya. Filmin finalini gerçekleştirmesini sağlayan bu ayrıntı atmosferi yavanlaştırıyor. Sinema tarihinde sonsuz örneği olan bir ikilemin vampir versiyonu olmaktan öteye gidemiyor.
Neredeyse tamamı gece çekimlerinden oluşan, karanlık atmosferiyle Near Dark, her ne kadar finalini görkemli yapamasa da 80’lerin en önemli vampir filmlerinden biri. Vampir/Western diyebileceğimiz türün ise en iyisi. Arkasında Tangerine Dream’in bulunduğu müzikleri ise filmi izlemek için başlı başına bir sebep. Vampir yada korku filmlerine merağı olan herkesin koleksiyonuna katması gerekenlerden.