07.05.2016

DİZİ: The Booth At The End

Yalnızca tek mekân kullanılan filmler, çokça örneği olan ve kendine has izleyici kitlesine dahi sahip bir tür. Bu konsepti (sit-com dışında) dizilerde görmekse hızlı tüketim, reyting kaygısı, önceliğin sürükleyicilik olması gibi sebeplerle doğal olarak pek kolay değil. 2011’de internette yayınlanan FX dizisi The Booth At The End ise yalnızca kafede geçmesine rağmen gizemi ve sürükleyiciliğiyle kendine bağlayan zekâ ürünü bir mini dizi.

Kafenin son masasında oturan bir adam ve belli aralıklarla karşısına gelen birbirinden bağımsız kişiler. Adam, karşısındaki kişilerin her türden isteğini gerçekleştirmeyi vaat ediyor. Bunun içinse tek şartı verdiği görevin yerine getirilmesi. Siz adamdan ölümsüz olmayı isteyebilir, o da size görev olarak toplu katliam yapmayı verebilir gibi. Dilek ne kadar büyükse görev de o kadar zor. İstediğiniz an vazgeçebilirsiniz. Görevin zorluğu kişilerin başta gözünü korkutsa da, dilek konusunda herhangi bir sınır olmadığından kişiler her defasında kabul ediyor. Çünkü aslında herkes en büyük dileklerini gerçekleştirmek için yaşar.

Dilekte bulunanların karakteri, kafedeki her konuşmayla biraz daha derinleşiyor. Hatta birbirine bağlanıyor. Bu bağın nasıl kurulduğu, sonuçlarının ne olacağıysa finale kadar büyük soru işareti… Adama dair bilgimiz ise başlangıçtakinden bir adım öteye gitmiyor. Çünkü dinleyen ve sorgulayan o. Yalnızca masasında kahvesini içip yemeğini yerken karşısına gelenlerin gelişmelerini defterine not ediyor.

Bu arada dizinin bölümleri kendi içinde kopuk kopuk ilerliyor. Bunun sebebiyse dizinin ilk çıkışının 60 küsür bölümlük 2 – 2,5 dakikalık kısa filmler şeklinde olması. Devamında bu kısa filmler birleştirilip 20 dakikalık klasik dizi bölümü formatına çevrilmiş. Dizinin en talihsiz yanı ise kafasındaki finali yapamadan üçüncü sezonundan önce iptal edilmesi.

Senaryo ve oyunculuğun kalburüstü olduğu dizide özellikle “esas adam” rolüyle Xander Berkeley eşsiz bir performans sergiliyor. Az bölüme ve sıfır hareketliliğe sahip olmasına rağmen The Booth At The End izleyende büyük etki bırakan, bu denli az bütçeyle çekilebilecek en iyi yapımlardan.