05.09.2021
En Sevdiğim Spielberg
Deniz İPEK ÇEKDERİ
A.I.
Stanley Kubrick, 20 yıl boyunca üzerinde çalıştığı hikâyeyi, bir süre sonra vizyonuna güvendiği Steven Spielberg’e devrediyor. Böylece, pek nadide – ve bence çok da kıymeti bilinmemiş – bir bilimkurgu, duygusal bir peri masalı kılığına bürünmüş muhteşem bir varoluş eleştirisi olan A.I. Artificial Intelligence (Yapay Zeka) ortaya çıkıyor. Film, tıpkı küçük bir çocuk gibi tasarlanıp programlanmış, ve annesi dışında başka hiçbir şey istemeyen bir çocuk “android”in sevgi, ilgi ve şefkat arayışı yoluyla Tanrıyı oynamaya kalkan insanın aslında ne kadar yetersiz olduğunu yüzüne vuruyor. Sevginin, insanlığın ve varoluşun anlamı hakkında her türlü soruyu soran ve altını deşen filmin aşırı duygusal gelebilecek tonu aslında bütün bu felsefi soruların sorgulatılmasını sağlayan bir aracı. O yüzden de gerekli.
Boston Dynamics’in videolarında itilip kakılan, tekmelenen robotlara karşı bile empati besleyebiliyorsa insanoğlu, demek ki yapay zeka meselesi aslında insanların hayal ettiğinden daha da kompleks ve problematik demektir. Film de yarattığı bu tarz bir empati duygusu üzerinden hayatın başka meselelerine de dokunuyor. Sonuçta, “sadece sevgini istiyorum anne” diyen bir çocuğun hüzünlü ve umut dolu bakışının, fahişeliğe itilmiş bir robotun ümitsizliğinin, artık işe yaramayınca “et” pazarında satılan androidlerin çaresizliği ve öfkesinin insanlığın bu şekilde davrandığı diğer canlıların yaşadıklarından ne farkı var? Her gün mezbahalarda can veren, ya da terk edildiği sahibinin arkasından ağlayan bir köpekten, sokakta tekmelenen bir kediden? Robot haklarının bile konuşulmaya başladığı günümüzde insan odaklı yaklaşımdan ne zaman vazgeçeceğiz? Ve sorgulanmamış bir yaşam yaşanmış sayılır mı? Bunun gibi daha pek çok soruyu deşmekten çekinmediği, ve algıları açmaya çalıştığı için benim için en değerli Spielberg filmlerinden biri A.I. İyi ki var.