24.08.2022
Gizli Yüz: İnsan Yüzleri, Saatler ve Aşk
Burak ALICI
Ömer Kavur Türkiye Sinemasının yenilikçi yönetmenlerindendir. Sinemaseverler daha çok Yusuf Atılgan’ın romanından uyarladığı Anayurt Oteli filmiyle tanır onu. Oysaki yönetmenin filmografisi oldukça zengindir. Arka planda kalmış görünen filmleriyle sinemamıza yeni bir soluk kazandırmış, ardından gelecek yönetmenleri de kuşkusuz epey etkilemiş. Özellikle 1987’de çektiği Gece Yolcuları, 90’larda çektiği Gizli Yüz, Akrebin Yolculuğu filmleriyle geleneksel anlatıyı kırmış, seyirciyi yepyeni bir sinema anlayışıyla tanıştırmıştır. Hayalin gerçekle iç içe geçtiği filmlerde tema; zaman, saatler, suretler, insan doğası, aşk kavramları üzerine kurulmuştur.
Gizli Yüz, 1991 yapımı bir Ömer Kavur filmi. Senaryosu Orhan Pamuk’un Kara Kitap adlı eserindeki bir hikâyeden ilham alınarak yine Orhan Pamuk tarafından kaleme alınmış. Pamuk’ un sinemayla olan ilişkisi açısından bakıldığında film kuşkusuz başka bir değer kazanmıştır. Başrollerde, henüz yirmili yaşlarda olan Fikret Kuşkan ve doğal oyunculuğuyla göz dolduran Zuhal Olcay’ ı izliyoruz. Onlara tok sesiyle saatlerin arkasındaki gizi anlatan Rutkay Aziz eşlik eder. Kadro böyle güçlü olunca heyecanımız artsa da Gizli Yüz oyuncuların parladığı bir film olmayı başaramaz. Senaryonun ağır bastığı, farklı ağızlardan farklı hikâyeler dinlediğimiz bir edebiyat eseri yansımasıdır.
Hikâyeler Kalplerden Zamanın İçine Akar
Film başlar başlamaz genç fotoğrafçı (Fikret Kuşkan) hikâyesini anlatmaya başlar ve “Şehirler Şehri” yazısı ekranda görünür. Daha en başından hissettirir film gücünü; ağaçlar, yollar, şehir siluetleri, fotoğraflar ve fotoğraflardan bakan yüzler. Film boyunca köyler, kasabalar, şehirler içinde gezinir dururuz karakterlerle beraber. Genç adam gizemli kadına (Zuhal Olcay) aşık olur. Önüne fotoğrafları döker, aradığı yüzü bulsun diye her dediğini yapar. Biz de sırrını film boyunca çözemediğimiz kadının zarifliğine, babasıyla anlattığı hikâyelere hayran kalırız. Kadın mavi arabasıyla çekip gittiğinde şaşırmayız, başından beri biliriz gideceğini, hissederiz. Bu dünyaya ait değil gibidir, başka insanların rüyalarında yaşayan bir varlıktır sanki, insanların hayatlarına girip çıkar ve görevi bitince de kaybolur. Böyle olduğuna inandırır film bizi.
Kadın aradığı yüzü bulunca çekip gider şehirden. Aradığı yüz orta yaşlı bir saatçinin (Rutkay Aziz) yüzüdür. Saatçinin hayali insanlara saatlerin ardındaki gizemi, onu kusursuz çalıştıran mekanizmayı anlatmaktır. Aslında telaşlı insanlara zamanın kıymetini anlatmak istiyordur. Bu hayal kadının varlığıyla gerçeğe dönüşür. İnsanlar saatlere, saatler insanlara dönüşür. Hikâyeler kalplerden zamanın içine akarak kaybolur.
Film, Şehirler Şehri, Ölüler Şehri, Garipler Şehri ve Kalpler Şehri olmak üzere dört bölümde toplanır. Genç adam kadın ortadan kaybolunca babasının ölüm haberini alarak Ölüler şehrine gider. Babasıyla ilişkisi sancılıdır, okumasını istemeyip ailesinin yanında kalmasını istemiştir adam. Genç ise hayallerinin peşinden koşmuş ve şehirler şehrine gitmiştir. Baba oğul ilişkisine çok değinmez yönetmen, ama biz karakterin duygusallığının, arayışın altında yatan nedenlerin babasıyla olan ilişkilerine bağlı olduğunu sezeriz. Çağan Irmak belki bilerek belki bilmeden yıllar sonra Babam ve Oğlum filminde bu temayı kullanacaktır. Başrolde ise Fikret Kuşkan’ ın olması bir tesadüf müdür bilinmez.
Saat Kulesinin Hayat Verdiği Şehir “Kalpler Şehri”
Genç, ailesinin yanında yaşamayı düşünse de çok kalamaz orada. Klasik anlatı kalıplarını yıkar yönetmen burada. Karakter yola çıkar ama yolculuk başka bir yöne doğru devam eder. Maddiyatçı annesinin verdiği görevden vazgeçer. Para pul, mal mülk değersizdir onun gözünde. Gencin görevde bocalayacağını biliriz yine, onun kadar cesur olamadığımız için hayıflanırız. Genç, Garipler Şehrinde kadının gelme umuduyla aylarca bekler. Kadının suretinin, bir hayalin peşinden gider. Zamanı kovalamaya çalışıyordur yolculuğunda, kayıp zamanını kadının hayaliyle anlamlandırmıştır. Her ne kadar sonunda kadını bulsa da çabası beyhudedir. Genç inat eder, sevdasından vazgeçmez ve Kalpler Şehrine ulaşır.
Saat kulesinin hayat verdiği şehirde herkesin kendi zamanının olduğunu öğrenir. Giz zamanda değildir aslında, insanların unuttuğu hikâyelerinde, kalplerinde sakladıklarıdır. Kadınla tekrar karşılaştığında ona kalbini açar. Kadın kırmak istemez onu, bilir aradığının kendi sureti olmadığını, bunu adama göstermeye çalışır. Onun aşkı suretin ötesinde, gerçeğin üstündedir. Saat kulesine sığınır genç, zamanı durdurarak unutmaya çalışır yaşadıklarını. Yaşam durmaz, peşinden gelir. Nasıl unutacaktır aşkı? Kadın, gencin babasından kalan köstekli saati adama geri verdiğinde benliğine tekrar kavuşur. Hayalden uyanır ve gerçek zaman tekrar başlar onun için. Çilesi bitmiş, olgunlaşmıştır. Saat kulesinin hüzün kattığı Kalpler Şehrini terk eder, arama yolculuğunun ölene dek bitmeyeceğini anlarız genç adamla beraber. Rüyalar, insan yüzlerinde saklı hikâyeler arayışında yardımcı olacaktır ona.
Ömer Kavur Gizli Yüz’deki melankolik karakterleri, gri şehirleri, ölüm kokan köyleri, zamanın geçmediği kasabaları ve bu kasvetli havaya eşlik eden, film boyunca durmayan Cahit Berkay müzikleriyle güçlü bir atmosfer yaratmıştır. Kıyıda köşede kalmış sağlam filmler arıyorsanız filmi kesinlikle izleyin.
Not: Gizli Yüz, 28. Antalya Film Şenliğinde En İyi Film, En İyi Senaryo, En İyi Müzik ödüllerinin yanı sıra Montreal Film Festivalinde 1991 yılında En İyi Film ödülü almıştır.