24.08.2022

ELEŞTİRİ: Grace of Monaco

Konuk yazar: Oğuz Albayrak

Kimi zaman karar vermek zordur. Nereden nasıl başlayacağınızı bilmek yapacağınız işin bitmesindeki tek etken faktör haline gelir ve kararlarımız sonucunda ortaya çıkan durum ise kendi mesuliyetimizdir. Bir sinemacı olsanız kendi sektörünüzün unutulmaz isimlerinden birinin hayatını izleyiciye aktarmak isterseniz nereden başlarsınız?

Olivier Dahan, “maestro Olivier Dahan”,  Marion Cotillard’a Oscar tarihinin en haklı oyunculuk ödüllerinden birini kazandıran Edith Piaf’ın hayatını anlatan “Kaldırım Serçesi”nin ardından Grace Kelly odaklı bir filmin başına getirilir. Başrole en az Kelly kadar zarafetiyle nam salan kırılgan ve güçlü bir oyuncu olan Nicole Kidman yerleştirilir. Projenin arkasında da el attıkları her şeyi altına çeviren Weinstein kardeşler vardır. Kidman’a eşlik etmesi için de Tim Roth, Paz Vega, Frank Langella gibi oyuncular genel görüntüyü bozmayacak şekilde projeye dahil edilir. Bu noktaya kadar işin matematiğinde eksik olan herhangi bir şey olmamasına rağmen geçen yıl sonlarında vizyon yüzü görmesi beklenirken vizyonu ertelenen ve Kidman’ın adının ödül sezonunda sıkça anılacağı havası yaratan “Grace of Monaco” vaat ettiklerinin altında ezilen bir yapım olmuş.

Her şeyden önce Helen Mirren’a Oscar kazandıran “Kraliçe” filminde olduğu gibi aslında bir Grace Kelly filmi izlemek mümkün değil. Nasıl “Kraliçe” filminin adını “Prenses Diana’nın Ölümü” yapsanız göze batmayan bir yapım ortaya çıkmış olacaksa bu filmin de adını “Grace Kelly Fransa’ya karşı” yaparsanız aynı etkiyi yaratabilirsiniz. Hollywood ünlülerinin beyazperdeye aktarılan hikâyeleri riskleri ile baştan yarışa 1-0 yenik başlıyor haldeler. “Hitchcock” filmindeki gibi Kelly’nin hayatının belli bir dönemine odaklanan film bizlere bir Hollywood yıldızının prensesliğe giden yolda yaşadıklarını anlatmakta tökezliyor. Her şeyin olup bittikten sonra Kelly’nin saray içinde yaşadıklarını anlatırken geride bıraktıklarına karşı olan özleminden başlayıp uzayıp giden bir listeyi anlamakta zorlanıyorsunuz. Son derece parlak bir kariyerin neden bir adam uğruna bırakıldığını ifade etmek yönetmen ve senaristin en büyük sorumluluğu iken hiç umurlarında değilmişçesine takındıkları tavır “Grace of Monaco”yu zayıf bir film haline getiriyor.

Yönetmenin kişisel tercihi de bir biyografi anlatmak değil ve film boyunca Nicole Kidman’ın bilumum farklı noktalarına yapılan zoomlarla bunu açıkça ifade ediyor ve bağırıyor adeta “Bakın bu kadın Kelly değil, Zac Efron’un üzerine “Gazeteci Çocuk” filminde işeyen kadın” diye. Başka bir detay da yaşı artık ilerlemeye başlayan Kidman’ın hemen her yerine zoom yapan kameranın söz konusu eller olunca son derece cimri davranması. Kullanılan filtrelerin de etkisiyle iyice bebek yüzlü gözüken Kidman elleri konusunda yönetmenleri nasıl bir ikna yoluyla bertaraf edecek daha sonraki projelerde bekleyip göreceğiz.

Yönetmenin yaklaşım sebebiyle kendini kurtardığı noktada okların hedefi olan yarım yamalak ve üzerinde hiç çalışılmamış bir senaryo, ki çalışılsa bile odak noktası Monaco’nun Fransa’ya verdiği savaş olan bir metinden ne derece iyi bir şey çıkar tartışılır, oyunculara da hareket imkanı sağlamıyor. Son tahlilde ise iyi bir kadroya sahip, işinin ehli bir yönetmenden senaryo kurbanı olan bir yapıma dönüşüyor “Grace of Monaco”. Filmin kostüm tasarımları, Monaco manzaraları, müzikleri yanımıza kar olarak kalsa da, Grace Kelly’nin bile inanmadığı bir peri masalını izlemek isteyenler için önerilebilir. Film sürelerinin uzunluğundan kimi zaman şikâyet ederiz ama Kelly gibi son derece ikonik bir karakterin hayatını 103 dakika ile anlatmaya yeltenmenin kabul edilebilir hiçbir tarafı yok.