16.06.2022
Hit The Road: Yolda Aile Dramı
Hit the Road, Panah Panahi’nin ilk uzun metrajı. Önceleri babası Jafar Panahi’nin işlerinde ismini gördüğümüz yönetmenin ilk filmi, komedi unsurları barındıran bir yol filmi. Filmin senaryosunu da yazan Panah Panahi baba ve büyük oğul çatışmasına fazla yüklenmeden çatısını bu tema üzerine kurup filmdeki durumu daha dişil taraftan anlatmayı tercih ediyor.
Muğlak
Dört kişilik bir aile evini satmıştır ve ödünç aldıkları bir arabayla büyük oğullarının ülkeden kaçabilmesi için sınıra doğru yolculuk ederler. Nereden gelip nereye gittiklerini ya da oğulun neden kaçması gerektiği hakkında film boyunca izleyici fikir edinmez. Filmde sadece durumlar ve bu durumlara karşı verilen duygusal tepkiler yer alır. Hit the Road’un anlatımına İran sineması denince akla gelen gerçekçilikle harmanlanmış şiirsellik ve muğlaklık işlemiş durumda.
Kilit sahnelerde genel planlar
Yaşanılan durumu genelde annenin duyguları üzerinden işleyen Hit The Road’da annenin duygusal çöküşe sürüklendiği iki sahne var. Bu iki sahne de sabit kadrajla dakikalarca genelden akıyor. Görselliği önde olan bu filmde böyle bir tercih izleyicide şahane bir tabloda meydana gelen bir dramatik olayı izliyormuş hissi uyandırıyor.
Bir yandan izleyiciyi o duygudan uzaklaştırırken diğer yandan da tüm karakterlerin aynı anda resimde olması ama farklı yerler işgal etmeleri resim içindeki insanlardan uzaklaştıkça duyguların küçüldüğünü düşündürtüyor. Bununla bağlantılı olarak birkaç sahne sonrasında baba ve küçük oğlunun evrende bir yıldız haline gelişini görüyoruz. Filmde annenin yaşadığı duygu yüksek ve gerçek ama uzaklaştıkça duygular yok oluyor ve yıldızlar kalıyor. Benzer bir şekilde hayatın içindeki bilinmezlik ve öngörülemezlik de filmin içerisine sindirilmiş durumda.
Anne-Yalan
Film boyunca belli bir duyguda takılı kalmış olsa da annenin kendisini göstermek istediği duygudurumu farklı ve bu sebeple farklı tarzlarda müzikler anlatıma ekleniyor. Anne bu yönüyle “aile için yalan”ın vücut bulmuş hali. Bunu farklı şekillerde de filmde görmek mümkün. Küçük oğullarının köpeği de bu yolculukta onlarla beraber ama ölümcül bir hastalığı var ve bunu çocuktan saklıyorlar. Zaten birkaç noktada kadının kendisini ve aile yapısını sorguladığını görüyoruz. “Bu nasıl bir aile ki sürekli çocuklarına yalan söyleyip, yeni yeni yalanlar ekleyip hayatlarına devam edebiliyorlar?” Burada söz konusu karakterin de duygularını kabul etmekten kaçınması ve kendisini de devamlı kandırmaya çalışması başka bir çatışma.
Baba-Hayal kırıklığı
Hit the Road, baba ve büyük oğulun çatışmasını ikili arasında geçen kısa diyaloglarla veriyor. Baba çok küçük bir an yaşadığı hayal kırıklığını dile getiriyor ama asıl hayal kırıklığını ailesini koruyamadığı için kendi içinde yaşıyor. Ayağının uzun zamandır alçıda olduğunu izleyici annenin kısa söylenmelerinden anlıyor. Babanın alçıda diretmesi kendi gözden düşüşüyle bağlantılı. Gözden düşmenin getirdiği acizliği fiziksel bir kimliğe büründürüyor. Yani oğlu her ne kadar onu hayal kırıklığına uğratsa da asıl hayal kırıklığı kendisi hakkında. Bunun yanında babanın tek bacağının alçıda oluşu iki oğlundan birini kaybediyor olmasının da bir metaforu. Zaten büyük oğlu hikâye dışına çıktığı zaman küçük oğluyla daha yakın bir bağ kurmaya başlıyor. Sağlam bacağına yöneliyor.
Çocuk-Zen
Filmin komedi tarafını körükleyen karakter küçük oğul. Tam bir orta doğu çocuğu. Hareketli, isteklerini ve istemediklerini bağırma yoluyla dile getiren ama durumla absürtlük oluşturmasıyla komediyi filme sokan karakter. Aynı zamanda filmin çok kısa bir anında geçen “zen” kelimesinin Hit the Road’da bir karaktere bürünmüş hali bu çocuk. Sürekli anda, onu üzebilecek hiçbir şey yok. Onun için her şey anlık. Aşık olsa bile bir kaybı yaşamadan diğerine aşık olabilecek kadar anda. Yalnız bu zen temsili diyebileceğimiz karakter de filmin sonunda “büyüyüp” üç boyutlu dünyanın ilk acısını tadıyor.
Hit the Road görselleriyle etkileyici ve düşündürücü, yapısı itibariyle de İran Sineması’nın yeni örneklerinden. Hikâyeye dair cevaplanmayan soru işaretleriyle 93 dakika akıyor. Kimi zaman müziklerle kimi zaman karakterlerin duygudurumuyla katarsis yaşatıyor kimi zaman da o duygulardan uzaklaştırıyor izleyiciye daha geniş bir perspektif sunuyor. Zaman ayırmaya değebilecek filmlerden biri.