26.05.2017

Ilo Ilo: Uzakdoğu’dan Bir Cevher

1990’ların Singapur’unda Asya finans krizinin yansımalarını Singapurlu bir aile ile Filipinli bakıcı Teresa’nın yaşamlarında görürüz. Filipinli Teresa ile Singapurlu çiftin hiperaktif ve basbayağı yaramaz oğulları Jiale’nin arasında problemli başlayan ilişki zamanla dostluğa dönüşürken, Jiale’nin otoriter annesinin kıskançlığıyla ortam iyice gerginleşir. Ekonomik kriz de bu gergin ortama tuz biber eker. Ilo Ilo sıradan bir sosyolojik dramın ötesinde, bol incelikli sahnelerle dolu, yönetmen Anthony Chen’in sağlam gözlemleriyle daha da değer kazanan bir film.

Bu filmiyle 66. Cannes Film Festivali’nde Altın Kamera ödülünü de kazanan 1984 doğumlu yönetmen Anthony Chen, 90’lar sonu Singapur’unda küçük apartman dairelerine, depresif işlerine, çıkışı olmayan yaşamlarına sıkışıp kalmış insanların, özellikle de orta sınıf bir ailenin yaşamlarının ekseninde ışık tutuyor. İşini kaybettiğini herkesten saklayan baba ile hamile ve yine de yoğun çalışmak zorunda olan anne kendilerine yardımcı olması ve oğullarıyla ilgilenmesi için Filipinlerden bir yardımcı alırlar evlerine. Filipinli Teresa’nın gelişi ile sınıfsal ve ırksal ayrımların günlük hayata ve en basit günlük konuşmalara nasıl nüfuz ettiğini görürüz.

Yönetmen Chen karakterler arasındaki çatışmaları verirken, her bir karakterin kendi iç çatışmalarını da vererek filme çokboyutluluk katmada başarılı oluyor. İşten çıkarılan babanın gizli gizli içtiği sigarada, hamile annenin mutluluğu ve huzuru sahte bir kişisel gelişim programında aramasında, Teresa’nın kendi çocuğuna ve ülkesine olan özlemini Jiale’yle gidermeye çalışmasında, Jiale’nin ailesinden göremediği ilgiyi Terry Teyze’sinde bulmasında, toplumda kendilerine verilmiş belli başlı rollerden kurtulma ve kaçma çabası yatıyor belki de.

Ilo Ilo adını Terry’nin Filipinlerden geldiği küçük kasabadan alıyor. Anthony Chen’in bu ilk uzun metrajlı yönetmenlik denemesi ekonomik krizin baskısı altında kalan aileleri ve göçmen işçilerin maruz kaldığı zorlukları gerçekçi, nüanslı ve duygusallığı abartmayan bir yaklaşımla aktarıyor.