19.09.2017

Karmaşık Sonlu Filmlerin Arkasındaki Gerçek Anlamlar

It Follows (2014)

Takip edilmek korkutucu olabilir ama daha kötüsü de var. Ne kadar uzağa gitseniz ve ne kadar hızlı uzaklaşsanızda yakalanacağınızı bilmek insanı en korkutan çaresiz duygulardan biri. It Follows filminin hissiyatı da işte böyle. David Robert Mitchell’in korku filmi bir cinsel ilişki sonrası bir kendisine bir hayalet bulaşan Jay Jay (Maika Monroe) adındaki bir kadın hakkındadır.

İlk başta kulağa komik geliyor ama yönetmen Mitchel bu girişi, filmi için çok güzel kullanıyor. Jay’e söylediklerine göre bu şeytani ruhtan kaçmanın tek yolu başka biri ile yatmaktır. Birbiri arkasına buna devam eder ve en sonunda arkadaşları ile o hayaleti öldürmeye çalışırlar ancak netice hayal kırıklığıdır. Son sahnede çift sokakta yürürken, biri veya birşey tarafından takip ediliyorlardır.

Düşünceleri provoke eden diğer filmler gibi It Follows filmi de yoruma açıktır. Yönetmen Mitchell yorumlarında her ne kadar kötü ruhun muhtemel ölümüne işaret etse de, filmin kesinlik içeren açıklamalarından kaçınmıştır. Birçok röportajında gördüğü bir kâbustan etkilendiğini, bu kâbusta takip edildiğini ve kimsenin ona yardım edemediğini belirtmiştir. Son sahnenin farklı anlamlara gelebilmesi de tamamen kasıtlıdır. Vulture’a verdiği röportajda “sonun ne anlama geldiğini insanların kendine bıraktığını” söyler.

 

Vanilla Sky (2001)

Vanilla Sky, Cameron Crowe hayranlarının Aralık 2001 de seyretmek için sinemaları doldurduğunda izlemek için bekledikleri film değildi. Özellikle Crowe’un Jerry Maguire filminde başrol oynayan Tom Cruise’u Vanilla Sky filmin posterinde büyükçe sergilemesinin sonucunda beklenen film değildi. İyi hissettiren bir aşk hikâyesi veya eğlence filmi yerine hüzünlü bir İspanyol filminin yeniden çevrilmiş bir halini buldular. Bir playboy, (Tom Cruise) yeni bir kız arkadaş (Penelope Cruz) sebebiyle, eski sevgilisinde (Cameron Diaz) bir saplantıya dönüşür. Tom Cruise bu saplantının neden olduğu bir kazada ölümden döner, yüzünü kaybeder ve depresyona girer. Artık hayatı tamamen değişmiştir.

Sonunda, seyirciler Tom Cruise’un yüz yıldan fazladır dondurularak canlı tutulduğunu ve yaşadıkları olarak izlediklerinin beyninde gördüğü rüyalardan ibaret olduğunu anlar. Tom Cruise’a ya rüyayı tekrar başlatabileceği ya da üstünde durduğu binanın tepesinden atlayarak hayata geri dönebileceği seçenekleri verilir. O da atlar.  Son duyduğumuz Tom Cruise’un artık gözlerini açıp yeniden hayata başlayabildiğidir.

Bu anlatılanlar için çok yorumlar yapılmıştır. Bazı yorumlar, yönetmen Crowe tarafından DVD’nin yorum klasörüne eklenmiştir. Crowe filminin beklenmedik sonu hakkında şöyle konuşur:

“İnsanların sizin nereye varmak istediğinizi anlamanızı istiyorsunuz. Her iki filmin sonuna baktığımızda soru şu: Sarkaç daha çok bizim açıklama yaptığımız tarafa mı kaydı? Sanırım öyle. Orijinal son daha yoruma açık bir sondu, anlaşılabilmek için daha az açıklama yapmış bir son”

 

2001: A Space Odyssey (1968)

Stanley Kubrick’in bilim-kurgu klasiğinin içini ve dışını anlatmaya çalışan bir web sitesi (filmi de dört parça olarak sunan) var ve biz, filmin yayınlandığı tarihten bu yana geçen onlarca yıllık süre içinde yapılan bu analizlerin yanına yaklaşamayız. Burada yapabileceğimiz, Kubrick’in filmin sonu hakkında kendi değerlendirmesini sunabilmek olurdu. Filmin sonunda astronot Dave Bowman  (Keir Dullea) dünyadışı varlıklar ile temas kurar ve uzayda kozmik bir boyuta geçer, kendini farklı bir yaşta görür ve en sonunda bir uzayda uçan bir fetüs olarak yeniden doğuma dönüştürülür.

“Stanley Kubrick: Röportajları” kitabında Kubrick filminin sonu için şöyle bir açıklama getirir: “Zamanın olmadığı bir boyutta hayatı orta yaştan ölüme doğru geçer. Yeniden doğar ancak bu defa gelişmiş bir varlık olarak, bir yıldız, bir melek, bir supermen, nasıl görmek isterseniz ve insanlığın evrimsel kaderini tamamlayabilmesi için dünyaya geri döner. Filmde ne olup bittiği en basit böyle anlatılabilir.”

Sonrasında Kubrick, 2001 filminin felsefenin ve metafiziğin temelleri ile ilgili olduğunu ifade eder. Kubrick’in Bowman’ın kaderi hakkındaki yorumları ne olursa olsun bu filmde fazlası olduğuna inanabilirsiniz. Ve bu tamamen size kalmıştır. Kubrick şöyle devam eder: “Film izleyicinin gördüğünün ötesindedir. Eğer film izleyicinin inandıklarını ve duyumsadıklarını geçebiliyorsa, mitolojik ve dini motiflerini harekete geçirebiliyorsa, film başarılı olmuştur”