06.09.2021
Küçük Anne: Son Bir Kez Görmek İçin
Yazarın Film Puanı: 10/7
Tomboy ve Ma vie de Courgette (Kabakçığın Hayatı) ile zorlu ve tatlı çocukluk yıllarının hikayesini anlatan, Portrait de la jeune fille en feu (Alev Almış Bir Genç Kızın Portresi) ile sineması ve hayran kitlesini zirveye taşıyan başarılı yönetmen Céline Sciamma’nın yeni filmi Petite maman (Küçük Anne) kısa süre önce vizyonda seyircisiyle buluştu.
Dünya prömiyerini 71. Berlin Film Festivali’nin ana yarışmasında gerçekleştiren, ödül almamasına karşın büyük beğeni toplayan yönetmenin yeni filmi, hayatını kaybeden anneannesinin evinin toplanması için ebeveynlerine yardımcı olan ve eş zamanlı olarak civardaki ormanı keşfeden sekiz yaşındaki Nelly’nin, kendisi yaşlarında ve annesiyle aynı adı taşıyan Marion ile tanışması sonrası gelişen olayları anlatıyor.
Hayal ve Gerçek Aleminin Derinliklerinde
Hem çocuklara hem de yetişkinlere hitap eden yapısı sebebiyle farklı bir dinamiğe sahip olan filmin ilk dikkat çeken noktası 72 dakikalık kısa süresi oluyor. Sunmuş olduğu sevgi, özlem, merak ve bağlılık gibi duyguları tüm senaryoya homojen şekilde dağıtan yönetmenin başroldeki Marion ile Nelly’yi oynaması için ikiz kız kardeşler Gabrielle & Joséphine Sanz’a verdiği şans ve aldığı verim ise kendine hayran bırakıyor. Filmin yaratılış sürecinde Hayao Miyazaki filmlerinden ilham aldığını röportajlarında dile getiren yönetmenin, Chantal Akerman sinemasından esinlenmesiyle oluşturduğu bu benzersiz büyüme hikayesi, türler arasındaki uyumu da çok öne çıkarmadan usul usul örmeyi başarıyor. Süreyi en etkili biçimde kullanarak ve bir dakikayı dahi ziyan etmeyen yönetmen, minimal hikaye anlatımına usta bir dokunuşta bulunuyor.
Fazlasıyla İç Isıtan Bir Büyüme Hikâyesi
Yönetmenin klasik seyrinde başlayan hikayeye eklediği fantastik ögelerle mekan ve zaman kavramlarında yaptığı ufak muziplikler seyircinin de beklentisini fazlasıyla karşıladığını söyleyebiliriz. Kendi çocukluğundan da parçalar dahil ettiğini röportajlarında belirten Sciamma’nın hayatın gizemlerini büyükanne, anne ve kız çocuğu olmak üzerinden kadın bakış açısıyla sunması da hikayenin iç ısıtan sıcaklığına yaptığı katkı ile filme bir olgunluk katıyor. “Ebeveynlerimizin çocukluğunu merak etme” duygusundan yola çıkarak oluşturduğu koridorlar arasına serpiştirdiği ipuçları ile seyircisini de unutmayan Sciamma’nın merak duygusunu diri tutan anlatımı perdeyi bir oyun alanına çeviriyor adeta.
Artısıyla Eksisiyle
Biz yetişkinlerin aksine çocukların hem şu an hem de büyüdüklerinde izlediği takdirde bambaşka duyguları yaşayacağı bir film olan Petite maman, dış mekan ve özellikle ormanlık alandaki çekimleriyle görsel açıdan da zirveye ulaşıyor. Mevsim geçişişinin vermiş olduğu avantajı en iyi biçimde kullanan; sarı, turuncu, kahverengi ve yeşilin birçok tonuna sahip renk paletiyle masalsı bir dünyaya davet eden yönetmen, bir önceki filminde olduğu gibi yine müzik yerine doğanın kendi sesini bizlere ulaştırıyor. “Benim zaman makinem hafızam, ama aynı zamanda hayal gücüm” diyen Sciamma’nın Petite maman’ı kaçırılmaması gereken bir çocukluk masalı.