24.02.2024
Kül: Hayal mi Gerçek mi?
Kurmaca ve gerçek arasında nasıl bir ilişki vardır?
Kurmacanın anatomisinde hiç gerçek ögeler olmaz mı? Erdem Tepegöz’ün yönetmenliğini üstlendiği Netflix yapımı “Kül” filmi ise kurmaca ile gerçek arasında gidip gelen bir film. Filmin olay örgüsünü kurarken bu ilişkiyi de irdeleyeceğini düşünüyoruz. Bunu düşünürken sadece seyirciye pas atmasını değil topu kendisinde tutup oyun kurmasını da bekliyoruz. Ancak son sahne dışında bu meseleye dair bir done bulamıyoruz. Son sahnede kısaca değinilen gerçek ve kurmaca ilişkisi bir bakıma havada kalıyor.
Kül, başlangıcında arayış halinde olan bir kadın portresiyle açılıyor. Ardından ana öyküsünün temelini oluşturan kitap ile -yani roman taslağı olan Kül ile- Gökçe vesilesiyle karşılaşıyoruz. Gökçe’nin bir arayış içinde olduğunu başından görüyoruz. Gökçe karakterinin neden arayışa girdiğini filmin temellendirmesi gerekiyor. Gökçe için ne eksikti ya da ne fazlalıktı? Gökçe’yi, “Bir gün bir kitap okudum. Hayatım değişti.” noktasına ne getirdi mesela? Buna filmin cevap veriyor olması gerekirdi. Ne yazık ki filmde bu cevabı da bulamıyoruz. Haliyle filmin başlangıcından ana öyküye kopuk bir şekilde geçiyoruz.
Kadın gözü
Film konusu itibariyle ilgi çekici. Ancak bu, filmin iyi olmasında yeterli değil. Bu konu nasıl işleniyor ve alt metinlerini nasıl oluşturuyor, önemli olan bu. Filme, türü itibariyle filmdeki gizem ve gerilim dozlarının yeterli bir şekilde verilmesi gerekirdi. Sağlanmaya çalışılan ama sağlanamayan bu gerilim de bir nevi havada kalıyor. Özellikle sondaki yüzleşme sahnesinde gerilimin tavan yapması gerekirken o sahneyi neredeyse sıfır gerilimle seyrediyoruz.
Filmi, her şeyi değiştirmek isteyen bir kadın gözünden görüyoruz. Ana kahramanımız Gökçe; peki Gökçe’nin her şeyi değiştirmek istemesinde yatan şeyin, bir kurmacaya kapılıp o kurmacanın peşinden gitmesi ve oradaki adamda farklı bir şey bulmaya çalışması olabilir mi? Bu ne kadar akla ve mantığa yatkın geliyor ki? Gökçe’nin sadece kurmaca bir metinden tanıdığı aslında belki de gerçekle eşleşmeyen birisine her şeyi değiştirmek istemesini söylemesini düşününce bu her şeyin içinde çocuğu da var mı acaba? Gökçe’yi bu kitabın etkilemesindeki temel itkinin ne olduğunu bilemediğimiz için filmin devamındaki çoğu soru için olumsuz cevaplar geliştirmek durumunda kalıyoruz.
Final
Filmin sonu için ise ne düşünmemiz gerekiyor? Birtakım tezatlıklar söz konusu. Hangisi hayal hangisi gerçek, burada bir durmamız gerekiyor. Kül’ün gerçek yazarı kim? Film boyunca izlediğimiz şey aslında sondaki tanıtılan kitabın ta kendisi miydi yoksa Kül romanını birisi çalıp üstüne mi kondu? Eğer izlediğimiz şey “hayaldi” ise bu hayalin yaratıcısını sonda göstererek onu onore eden bir yapıyı konuşmak mümkün. Eğer izlediğimiz şey “gerçekti” ise nasıl bir intihal ağının içinde olunabileceğini gözler önüne seren bir yapıyı görmek mümkün. En nihayetinde finalinin spekülatif sonuçlar doğuracağı kesin. Bu bakımdan filmle ilgili sevdiğim en önemli şeyin belirsiz ve seyircisinin seçimine bıraktığı finali olduğudur. Her ne kadar filmle ilgili olumsuz bir düşüncede olsam da bu konuda hakkını vermeliyim. İzlediklerimiz hayal miydi yoksa gerçek miydi? Kim bilir…