13.07.2021
Pandemiyi Unutturacak 25 Eğlenceli Tatil Filmi
Hepimizin eğlenmeye ve dış dünyada olup bitenleri biraz da olsun unutmaya, en azından dünyayı kasıp kavuran pandemiden biraz uzaklaşmaya ihtiyacı var değil mi?
İşte biz de bu ihtiyacı az da olsa karşılayabilmek için eğlenceli bir dosya ile siz sevgili okurlarımızın, takipçilerimizin karşısına çıkmak istedik. Ve aklımıza pandemi dolayısıyla gidemediğimiz tatiller de gelince “Pandemiyi Unutturacak 25 Eğlenceli Tatil Filmi” dosyamız oluştu.
Herkese keyifli okumalar diliyor ve bu eğlenceli tatil filmleriyle en azından günün stresinden biraz uzaklaşmanızı temenni ediyoruz.
2 Days in Paris
Film, ilişkilerinde iki seneyi tamamlamış Marion ve Jack çiftinin Paris’te geçirdikleri iki günü anlatıyor. Paris Marion’un doğup büyüdüğü yer. Ailesi orada ve orada kurmuş olduğu oturmuş bir hayatı var, yılın belli aylarında Paris’te kalıyor. Jack ise Amerikalı bir adam. İkisinin de hakim olduğu, alışkın olduğu kültür bambaşka. Çift Paris’e geldiğinde Marion, Jack’i ailesiyle tanıştırıyor. Farklı kültürlere Marion’un ailesinin tuhaflığı da eklenince, Jack’in uyum sağlaması oldukça zor bir hal alıyor. Marion’un babasının, Jack’i kültür testine sokması, ilişkileri ve onun hakkında sakınmadan yaptıkları yorumlar Jack’e biraz fazla geliyor. Marion ile vakit geçirdikleri zaman da sürekli onun eski sevgilileri ile karşılaşmaları adeta sabrını sınıyor. Zaten fazla önyargılı geldiği Paris de Jack’i şaşırtmayınca çok saçma ama komik durumlar peşini bırakmaz oluyor. Melek olduğunu iddia eden bir adamla el ele konuşması, hırsız sanılıp kelepçelenmesi, Marion yüzünden restoranttan atılmaları, Marion’un babasının kaldırıma park eden arabaları çizmesinden sadece onun rahatsız olması gibi olaylar bizi oldukça eğlendirse de Jack için aynısını söyleyemeyebiliriz. Filmin eğlenceli ve komik olmasının sebebi bence Jack’in içine düştüğü durumlarda yaşadığı çaresizlik duygusu. Genel olarak durum komedisi yapılmış diyebiliriz. Eğlenceli bir tatil filmi olması dolayısıyla hem izlemek hem de önermek için çok doğru bir seçim olduğunu düşünüyorum.
Dilge TUNÇ
An American Werewolf in London
Amerikalı iki genç üç aylık tatillerinde Avrupa’ya giderler. Kuzey İngiltere’de başlayan filmde gerilimi ilk sahnelerden hissetmek mümkün olsa da ana karakterlerin genç ve birbirleriyle sürekli dalga geçer halde olması gerilimi baya kısıtlı tutuyor. Kurt adam saldırısına uğrayan gençler Londra’da bir hastaneye götürülüyor ve olaylar başlıyor. Dijital efektlerin sinemayı etkisi altına aldığı günümüzde, fantastik sahnelerin fantastiklik seviyesi de oldukça yükseldi. Ama bu filmde en fantastik an olan kurt adama dönüşme sahnesi o kadar gerçek görünüyor ki karakterin dönüşürken verdiği mücadeleyi hissedebildim. Bunun yanında plastik makyajın da çok başarılı olduğunu söylemem gerekir. Film boyunca o eski havayı hep hissedecek olsanız da dijital efektsiz, kusursuz bir eğlencelik fantastik film arıyorsanız kesinlikle bu filmi beğeneceksiniz.
Seza KÖREKEN YALÇINKAYA
Before Sunrise
Tren yolculuğunda tanışan Celine ve Jesse, birlikte Viyana’da inerek bir gün boyunca şehri beraber dolaşıp hayatlarının en özel gününü geçirirler. Dokuz sene arayla çekilen üç filmlik serinin ilk filmi olan Before Sunrise’da kısa da olsa güzel bir tatil izliyor, Viyana’yı dolaşıyoruz. Jesse’nin hayal kırıklığıyla geçirdiği bir tatil sonrası Viyana’ya giden trende Celine ile karşılaşmasıyla tatilinin en güzel kısmı başlar. Diyaloglar üzerine kurulu olan, iki kişi arasındaki sevgiyi fazlasıyla hissettiren hatta bu iki kişinin böylesine iyi anlaşmasıyla ütopik olarak nitelendirebileceğimiz bir aşk hikâyesi izleriz filmde. Viyana sokaklarında gezerek izleyicisine oradaymış hissi uyandıran, şehir turu ve eğlenceli diyaloglarla dolu olan film, izlerken içimizi ısıtıp, ideal sevgiyi izleyicisine sunuyor.
Batuhan İZMİRLİ
https://www.youtube.com/watch?v=Oteb-9mT6ZM