24.03.2020

Pavyon: Trajediler Yumağı mı?

Pavyon, Blu TV’de 2019 yılında yayınlanan altı bölümlük bir belgesel dizi. Önyargılarla dolu olarak bilenen pavyon kültürü en açık haliyle anlatılıyor ki bu da önyargıların kırılmasına bir miktar yardımcı oluyor. Alt kültür olmasına rağmen kimi zaman popüler kültürün bir parçası haline gelen Ankara’daki pavyon kültürü dizide konsların, müzisyenlerin, müdavimlerin, taksicilerin, kaşık ve zillerle sahne gösterisi yapan sanatçıların gözünden ayrı ayrı bölümlerde ele alınıyor. İzleyici Ankara Müziği üzerine araştırma yapan etnomüzikoloji mezunu Zeliha Yiğit’in de çalışmalarına yakından tanık oluyor.

Pavyon belgesel dizisi her bölümde farklı bir açıdan söz konusu kültüre yaklaştığı için oldukça kapsamlı. Bunu yaparken de izleyiciye ortamı bir noktaya kadar deneyimleme imkanı sunuyor. Röportaj yapılan herkes istinasız samimi cevaplar verdikleri için de izleyici her bir profili yakından tanıyıp, yaşadıkları hayatı ve zorluklarını hissedebiliyor. Gerçekçi bir dil kullanılmaya çalışılması da konuyu dramatize etmekten uzak tutuyor.

Başrolde kadınlar

Renkli ışıklar altında kendi tarzlarında yorumladıkları popüler şarkılar eşliğinde kaşık ve zillerle gece boyunca süren eğlencenin başkahramanları kadınlar. Gelen müşterinin isteğine göre hizmet veren her karakterde kadın mevcut. Hizmetten kasıt da sohbet etmek ama sohbet etmenin de çeşitleri var. Söylenene göre kimi müdavim hanımefendi kimi müdavim küfürlü konuşan, kimisi de dans eden kons istiyor. Kadınlar vücutlarının hangi kısmını güzel buluyorsa ona göre dekolte tercih ediyor ki yine söylenene göre dekolte olmazsa olmaz. Alkolün de bolca tüketildiği ortam insanın çok temel zaaflarına hitap ettiği için bir müdavim senelerce gitmeye devam ediyor. Günümüzde hoş görülen eğlence biçimlerinin temel zaaflara bağlı olduğu düşünülürse pavyon kültürü de anlaması kolay ve normal karşılanması gereken bir hal alıyor.

Müzisyenler, kaşıklar, ziller…

Ankara müziğinin popüler kültürün bir parçası haline geldiği zamanlar mevcut. Ama Pavyon’da müzisyenler için bir bölüm ayrılmış ki müzisyenlerin de müşteri odaklı çalıştıkları rahatça anlaşılıyor. Sabaha kadar canlı müziğin sürdüğü ortamda birkaç müzisyen beraber çalışıyor. Yine işin kendi içindeki zorlukları ve rekabet gerçekçi bir bakış açısıyla veriliyor. Bu noktada popüler olacak bir şarkı ortaya koymakla mekanda çalmak arasındaki fark dikkat çekici. Yine de işin zorluğuna rağmen belgeseldeki müzisyenlerin yaptıkları müziğe kendilerini adadıkları hissedilebiliyor. Enstrümanlarını kendi tarzlarında çalmaları için de ciddi bir çalışma ve gerçek bir ustalık gerekiyor. Bu noktada geleneksel bir yöntem olarak usta-çırak ilişkisi de önem kazanıyor. Müzisyenlere eşlik eden kaşıkla ve zille sahne gösterisi yapan sanatçılar da müzik kadar ortamın itici güçlerinden.

Müdavimler neden müdavim?

Toplumca en çok yargılanan kişiler kuşkusuz müdavimler. Aşık olanlar, tarlasını satanlar, borç alıp gelenler birçok değişik karaktere rastlamak mümkün. Dışarıdan bakıldığında çok anlamsız görünen bu durum kişilerin içinde bulunduğu ruhsal durum ve ortamın enerjisi beraber düşünüldüğünde anlaşılabilir. Bir müdavimin “Düşünsenize her otuz dakikada cebinizden 120, 120, 120 … eksiliyor.” cümlesi de geçirilen zamanla tüketilen alkolün oranını en açık şekilde anlatıyor. Bitmeyen eğlencede evdeki hesap da çarşıya hiç uymuyormuş. Müdavimler genelde erkek olsa da durumu değerlendirmek için sadece bu yönden bakmak hatalı olur çünkü kadın müdavimler de var. Pavyon’dan anlaşılan durum sadece tercih edilen eğlence biçiminden ibaret. Bu eğlence kimi müdavimleri tüketse de.

Farklı ve özgün işler ortaya koyan Blu TV yapımlarına zaman ayırmaya değer. Pavyon yapılan birçok işten ayrı durup yeni bir alan açıyor. Bunda tercih edilen dilin yeri büyük. Trajediler yumağından çok hayata dair bir varoluş mücadelesi sunuluyor.