23.05.2016

VİZYON DIŞI: Restless

Gus Van Sant’ın yönetmenliğini yaptığı Restless (2011) bu hafta vizyon dışı bölümünün konuğu. Hollywood içinde ses getiren işlere imza attığı gibi bunun yanında bağımsız sinema dilini koruyarak daha mütevazı yapımları da olan bir yönetmen Gus Van Sant. Birçok değişik konuya filmlerinde değinen Gus Van Sant, belirli dertleri anlatmaktan sakınmayan ve bu mesajları çok göze batmadan filmlerinin içine yedirmeyi başaran bir yönetmen. Kullandığı dilin ve anlatım yapısının sade olması da filmografisindeki ortak özelliklerinin başında geldiğini söylenebilir.

Restless için bir aşk filmi diyebiliriz. Kendisinin de içinde bulunduğu bir trafik kazasında ailesini kaybeden Enoch (Henry Hopper) ile üç aylık ömrünün kaldığını öğrendiğimiz Annabel (Mia Wasikowska) arasında arkadaşlıkla başlayıp ardından aşka dönüşen bir hikayeyi izliyoruz. Gösterildiği dönemde çok da olumlu eleştiri almamasına rağmen, bana göre filmin en önemli başarısı bu kadar klişe bir konuyu son derece sade bir biçimde ele alması ve bu sadeliğin getirdiği basitlikle de izleyicinin duygularıyla oynama kaygısı gütmeden gayet doğalında konuyu anlatıyor olması diyebilirim.

Filmin açılış jeneriğinden başlayan ve gittiği cenaze törenlerinden de anladığımız üzere Enoch’un bir tür ölümle ilgili problemi olduğu. Ailesini kaybettiğinden dolayı bunalımda olduğunu daha sonra anlayacağımız Enoch’un tek arkadaşı da kendi hayal ürünü; eski bir kamikaze olan Japon Hiroshi. Annabel ise sevimli, sürekli gülen ve kendini doğaya adamış genç bir kadın. Enoch’un katıldığı bir cenaze töreninde Annabel ile tanışması üzerine ikili arasında başlayan arkadaşlığın daha sonra ilişkiye dönüşmesinin bir hikayesi Restless. Buna ek olarak da Annabel’in üç aylık ömrünün kalması filmin dramatik çatışmasının ana hatlarından birini oluşturuyor. İkili arasındaki aşkı izlerken bir yandan da yaşam ile ölüm kavramları üzerine düşündürüyor, Restless. Bu noktada Hiroshi’nin ölmeden önce sevdiğine veremediği mektubunda geçen “kolay olan ölümdür; zor olansa sevmek” ve Annabel’in üç aylık ömrü kaldığını söylediği zaman Enoch’un “üç ayda çok şey yapılır” sözleri bu noktada kilit unsurları oluşturuyor.

Filmin teknik anlamda en başarılı işçiliği Gus Van Sant’ın yürüttüğü yönetmenlik. Yaratmış olduğu doğal atmosferinde, bir o kadar keyifli akıyor, Restless. Darwin’e olan selamı ve Amerika’nın II. Dünya Savaş’ında kullandığı atom bombasına yaptığı eleştirileri filmin akışını bozmadan yansıtması da bir başka başarı Gus Van Sant’ın. Oyuncular da gayet ölçülü ve rahat bir biçimde gösteriyorlar performanslarını.

Gösterime girdiği yıl Cannes Film Festival’inde Un Certain Regard bölümünde de yer alan Restless, Gus Van Sant’ın en iyi işi olmamasına rağmen, biraz hak ettiği değeri görmeyip, unutulan bir yapımı. Şairin dediği “ölümdür yaşanan tek başına, aşk iki kişiliktir” dizelerinin bir ispatı olan Restless’e bir şans verin.