13.09.2017

Röportaj: John Woo Manhunt ile Aksiyon Filmlerine Geri Dönüyor

John Woo ile Söyleşi

 Çeviren: Berke Sarıkaya

John Woo, Manhunt ile birlikte hayranlarını sevindirerek fabrika ayarlarına ve onun alıştığımız film yapısına geri dönüyor.

İkonik yönetmen John Woo, Venedik’te yapılan röportajda Japonya’da film çekmekle, kareograflarla nasıl çalıştığıyla ve tabii ki beyaz güvercinlerle ilgili bir çok soruları yanıtladı.

Aksiyon filmlerinin efsanesi olarak anılmak nasıl hissettiriyor?

John Woo: Ben bir efsane değilim. Ben sadece birçok film üreticisinden biriyim. Filmleri ve film yapım dünyasının bir parçası olmayı seviyorum. Şu an mütevazı olmaya çalışmıyorum ancak ben hala bir öğrenciyim. Diğer film yapımcılarından ve dünya sinemasından hala bir şeyler öğrenmeye çalışıyorum. Diğer insanların yapıtlarını izleyerek çok şey öğrendim.

Manhunt filmiyle birlikte klasik sinemaya bir özlem duyduğunuz sonucuna varabilir miyiz?

Aslında bakarsak, Manhunt filmi Ken Takakura’ya ve eskilere övgü. Filmin tarzından, bize eski bir Japon filmi gibi hissettirdiğini söyleyebiliriz.

Şahsen ben eski filmleri seviyorum. 60’lı ve 70’li yıllar bana göre sinemanın en iyi dönemiydi. O dönemdeki bir çok ustadan ve muhteşem filmden etkilendim. O dönemle kıyasladığımız zaman, bugünün filmleri daha boş görünüyor.

Manhunt’la birlikte geçmiş filmlerinize gayet bilinçli bir bakış sağlamışsınız. Bunu hayranlarınız için mi yaptınız?

Kesinlikle hayranlarım içindi, ama aynı zamanda kendim için de. Çok büyük bütçeli filmler yaptım ve bundan yoruldum. Yaptığım bu büyük bütçeli filmlerden birkaçı hit olduğu için büyük gişe rekorları kıran bir yönetmen olarak etiketlendirildim ve bunu asla sevmedim. Sizin de tahmin edebilceğiniz üzere, bir proje için ne kadar büyük bütçe alıyorsanız, üzerinizdeki baskı da o kadar büyük oluyor. Bu durum film yapmanın zevkini ve eğlencesini elinizden alıyor. Rakamlarla daima içli dışlı olmanız gerekiyor ve ben bu durumdan nefret ediyorum. Geçmişe dönüp The Killer gibi yaratıcı serbestliğimin olduğu küçük filmler yapmak istiyorum.

Arabaların takip sahneleri olsun, dövüş sahneleri ve muhteşem silahlı çatışma sahneleriyle Manhunt filmi John Woo’nun koleksiyonunun en değerli parçalarından birisi olduğunu hemen farkettiriyor. En büyük hazzı hangi aksiyon sahnesini yaratırken aldınız?

Jet skilerin birbirini kovaladığı sahne ile iki erkek yolcunun birbirine kelepçeliyken ikisinin de boşta olan elleriyle birbirlerine aynı anda ateş ettiği sahne hoşuma gidiyor. Bu sahne iki elinde de silah tutan bir adama benziyor.

O inanılmaz sahneden bahsederken, bu sahnenin fikri size mi aitti? Genel olarak koreograflarla nasıl çalışıyorsunuz?

Filmde gördüklerinizin çoğu benim fikrim. Ben gençken aksiyon sahnelerinin koreografilerini kendim düzenlerdim. Masaya çıkardım,yere yatardım ve bir türlü çekerdim. O günlerde birçok Hong Konglu yönetmen aksiyon sekanslarının nasıl çekileceğini bilmezdi ve bu sekansları çekecek koreografları vardı. Bu yüzden aynı filmde iki farklı tarzı farkedebilirdiniz. Ben bunu istemezdim. Bu yüzden her şeyi kontrol ederdim,tasarlardım, hatta kameraları yönetir ve düzenlemeleri de ben yapardım. Elbette bir dublör koordinatörüne ihtiyacım var,fakat ben daha çok onların fikirlerinden yararlanıyorum.

Ayrıca oyuncularımın ekrana nasıl baktığına da çok önem veriyorum. Çalıştığım aktörlerin hiçbiri eğitimli savaşçı değildi, bunlara Chow Yun-Fat, John Travolta ve Nicolas Cage’de dahil. Tom Cruise hariç çünkü o özel bir vaka. O bu konuda gerçekten çok iyi. Onlara nasıl silah tutacağını, nasıl savaşılacağını, nasıl tepki vereceğini söylemelisin. Bu yüzden her şeyi kendim yaptım çünkü onları nasıl iyi göstereceğimi ve sahnede bir kahramının nasıl yaratılcağını biliyorum. Manhunt’daki kahramanlar için bile onların hareketlerini özel olarak tasarlayan kişi bendim.

Filmlerinde beyaz güvercin kullanmana ilham kaynağı olan şey hakkında konuşabilir misin?

The Killer’in final sahnesini çekerken, İki kahramanın gerçek ruhunu – polisin ve katilin – kahramanca ve romantik bir şekilde filmde göstermenin bir yolunu bulmaya çalışıyordum. Her ikisi de dünya tarafından yanlış anlaşılmıştı ve ben onların gerçek karakterlerini ortaya koyacak bir şey arıyordum. Tam o anda birden sahneye beyaz güvercinler koyma fikri aklıma geldi. Kahramanın vurulduğu anda sahneye beyaz güvercinleri bıraktım ve onlar çok güzel gözüküyorlardı.Bu iki çekim birlikte düzenlendiğinde, izleyici bir şekilde filmin ruhunu ve derinliklerini hissedebiliyordu. Ayrıca, bu adamlar hayatların birçok kötü şeyler yapmasına rağmen sonunda ruhları huzura ermişti ve bende bu durumu bu imge ile ifade etmek istedim.

Çalışmak için asyaya geri dönmenizin avantajları var mı?

Farklı ülkelerde film çekmeyi seviyorum.Manhunt’ı Japonya’da çektiğim için çok mutluyum. Bu ayrıca benim için de oldukça öğretici bir deneyimi oldu.Çinlilerle Japon halkı arasındaki dengesiz ilişkiler çok iyi biliniyor. Bunu yaparak onlara hala arkadaş olabileceğimizi ve birlikte çalışabileceğimizi bir mesaj olarak göndermeye çalıştım. Filmi mizahi, eğlenceli bir şekilde yapmamın bir başka nedeni de bu.Sıradaki projem olan katil temalı filmim Avrupa’da çekilecek, ki bu daha önce hiç yapmadığım bir şey.

Japonya’da film çekmek nasıl bir deneyimdi?

Sette çalışan Japonlar beni çok etkiledi.Setteki ekibinin %90’ı japondu. Çok profesyonellerdi, günde 12 ila 16 saat arası hiçbir şikayette bulunmadan çalışabiliyorlardı ve film yapım sürecinden zevk alıyorlardı.

Öte yandan, Japonya’da film çekmenin çok kolay olduğunu söyleyemem çünkü çok fazla kural var. Örneğin bir sahneyi kalabalık bir caddede çekmek çok zor. Ama yerel yönetim bize mümkün olduğu kadar çok yardımda bulundu.

Kişisel olarak bakarsak, büyük bir Japon sineması hayranı olarak, sonunda Japonya’da bir film çekebildiğim için çok mutluyum.

John Woo’dan bir James Bond filmi görebilecek miyiz?

Filmin yapımcısıyla yıllar önce tanışmıştım ve yaptıkları bende ilgi uyandırmıştı.Ancak bir şekilde bu olay hiç gerçekleşmedi. Bir gün bunu yapmayı dört gözle bekliyorum çünkü James Bond’u gerçekten seviyorum.

Kaynak: filmstage