18.11.2021

Selanik’te Sinema Şöleni Yeniden Salonlardaydı

Kapanış Filmi Paris 13th District: Geleceğe Umut Covid’e Rağmen

Balkanların önemli film festivallerinden Selanik Film Festivali bu yıl 62. kez izleyicilerle buluştu. Geçen yıl pandemi koşullarında çevrim içi gerçekleşen festival tekrar salonlara döndü ama çevrim içi gösterimler bu yıl da devam etti.

4 Kasım’da başlayan festivalde 14 Kasım’a kadar dünyanın değişik ülkelerinden filmler vardı. Festivalin açılışına katılamasam da kapanışında bulunmak, yeniden salonlarda film izlemek benim için tarif edilemez bir mutluluk oldu. Sinemanın yerinin büyük perde ve salonlar olduğunu bir kez daha hissettim. Bu kez yazıma sondan, kapanış gecesi izlediğim filmden ve onun hissettirdiklerinden bahsederek başlamak istiyorum.

Fransız senarist ve yönetmen Jacques Audiard ın 106 dakikalık 2021 yapımı Paris 13th District filmi festival kapanışı için belki de en iyi seçimdi. 2020 yılı Mart ayından beri dünyanın içinde olduğu salgının verdiği tüm umutsuzluğu kırarcasına insanlar arasında hem sanal dünyada hem de gerçekte gelişen ilişkilere ve aşka değinen filmin sonunda salondan gülümseyerek çıktım.

Paris’in güneyinde yer alan bölge yüksek binalarıyla Paris’ten çok Uzakdoğu’nun gökyüzüne uzanan bloklarıyla dolu şehirlerini belki de en çok Şangay’ı hatırlatıyor. Fransız filmlerinden alışık olduğumuz Paris değil burası. Genelde Asyalıların yerleştiği bölge. Oyuncular da gene Fransız filmlerinden alışık olduğumuz Fransız oyuncular değil. Call center’da çalışan Emilie her gün birçok insanla konuşurken özel hayatında tek başınadır. Büyükannesi Alzhemier nedeniyle bakımevinde yattığından onun evinde yaşamaktadır. Hem ek gelir hem de evde kendisine arkadaş olacak birine evin bir odasını kiralamak fikri hoş gelse de kiracı olarak eve gelen Camille beklediği gibi kadın değil erkektir. Bir erkek ev arkadaşı, kiracı demek sadece eve gelip giden yabancı olmaktan öte gidince işler karışır. Çinli Fransız oyuncu Lucie Zhang yirmi bir yaşının tüm saflığıyla Emilie’ye başarıyla hayat veriyor. Zaman zaman Çince zaman zaman Fransızca devam eden diyaloglarını gayet inandırıcı oynuyor. Partneri ise Makita Samba. Romantik bir şarkı gibi devam eden filmde zaman zaman siyah beyaz görüntülerle zaman zaman renkli gelişen sahnelerle sinema filminin çok ötesinde Paris’ten filmin gösterildiği sinema Olympion’a bir sevgi bağı oluştu. Filmin sonunda ilan edilen aşk covidin dünyamıza yaydığı tüm endişe ve korkulara bir başkaldırıydı adeta. Festivalin son günü, son seansında Paris 13th District sinemayla yeniden salonlarda buluşan herkese var olmayı hatırlattı.

Balkanlarda Yolculuk

Festivaller sadece film izlemek için değil aynı zamanda buluşmak için de ortam yaratıyor. Sinema insanlarını bir arada görmek onlarla sohbet etmek, eserleri üzerine konuşmak unutulamaz.

Selanik Film Festivali bu yıl hem çevrim içi hem fiziksel olarak salonlarda gerçekleşti demiştim. Salonlarda sadece film izlemedik aynı zamanda yönetmenlerle, oyuncularla da tanıştık, filmlerin sonunda yapılan Q&A ‘lerde filmleri enine boyuna konuşma imkânı bulduk. Hatta burada bu yıl Q&A’lerin oldukça uzun sürdüğünü de belirtmeliyim. Çevrim içi desteklenince salonlardaki seans sayıları azalmıştı. Bu da sohbetlere yaradı. Hemen arkasından gelen bir seans olmayınca film sonrası konuşmalar uzun sürdü, izleyiciler konuklara bolca sorular sordular.

Festivalin en ilgi çeken bölümlerinden biri de Balkan Survey. Festivale gittiğim yıllarda tercihlerimin çoğunu bu bölümden yapıyorum ama bu yıl öyle olmadı. Filmler salonlarda birer kez gösterildi. Çevrim içi izlemek mümkündü ama ona da vakit kalmayınca maalesef bu yıl Balkan seçkisinden çok az film izleyebildim. Oyuncularının festivalde konuk olduğu bir filmden bahsetmek istiyorum.

Romanya, Almanya, Sırbistan yapımı Romanyalı yönetmen Octav Chelaru’nun 125 dakika boyunca ilgiyi ayakta tutan filmi A Higher Law. Octav Chelaru yaptığı bir çok kısa filmden sonra bu ilk uzun metrajında dindarlığın bedensel isteklerle çarpışmasını kocası rahip olan bir kadın üzerinden anlatıyor. Hele de bu kadın din dersi öğretmeniyse çarpışma, çelişkiler üst üste biniyor. Konunun ele alınışına usta oyunculuklar da eşlik edince ortaya ilgiyi sonuna kadar canlı tutan bir film çıkmış. Her ne kadar Selanikli festival izleyicisi sorularıyla ünlü olsa da filmde kadın bedeninin tüm çıplaklığıyla yer alması, erkek izleyicilerden birinden Ecaterina rolüne hayat veren kadın oyuncu Malina Manovici’ye gelen ilk soru çıplak oynamak üzerineydi. Dikkatli sinema izleyicisinin bir başka Romanyalı yönetmen Cristian Mungiu’nin 2016 yapımı Mezuniyet filminden hatırlayacağı usta oyuncu soru karşısında şaşkınlığını gizleyemedi ve giyinik oynamaktan bir farkı olmadığını dile getirdi.

Balkan Survey bölümü sinemamızı da yakından takip eden bir bölüm. Bu yıl Türkiye’den iki film vardı. Barış Sarhan’ın Cemil Şov ve Emre Kayış’ın Anadolu Leoparı. Selanikli izleyici festivalde bizim filmlere olduğu gibi dizilere de oldukça meraklı. Filmlerden sonra gelen sorular ise unutulmaz. Her soru sanki bir sinema eleştirmeninden geliyor gibi yoğun içerikle dolu oluyor.

Festivalde geleceğin sineması diyebileceğim sinemanın klasik anlatım olanaklarının sınırlarını zorlayan filmlerin yer aldığı Film Forward bölümü, özellikle kurgu üzerine gerçekleşen masterclasslar ki yer bulmak için bir saat erken gitmek gerekiyordu, uluslararası yarışma, özel gösterimler, Bulgaristan’ın ilk kadın yönetmeni Binka Zhelyazkova’nın filmlerine ayrılmış bir özel bölüm, fotoğraf sergileriyle desteklenen yan etkinlikler derken bir festival daha geçti. Önceki yıllardaki gibi izleyicilerin, sinemacıların, festival yöneticilerinin bir araya geldiği partiler, basın toplantıları, söyleşiler yoktu ama yüz doksan üç film yedi salonda izleyiciyle buluştu.