11.02.2017

Swiss Army Man: Absürd İsviçre Çakısı

Ya Seversiniz ya Nefret Edersiniz

Biri sizden film önerisi istediğinde sevmenize rağmen öneremediğiniz filmler vardır. Neden sevdiğin sorulduğunda açıklayamadığınız filmler de… Swiss Army Man, benim için bu iki kategoriye de giren bir film. Böyle bir filmi yazıya dökmek ise sevip bolca övmekten çok daha zor. Objektif bir şekilde ele alıp bu deli işi filmi sevmenizi ummaktan başka yapabileceğim bir şey yok.

Filmin konusuna kısaca değinmek gerekirse; Issız bir adadan kurtulmaya çalışan Hank Thompson, kurtulmanın hiçbir yolunu bulamayınca intihar etmeye karar verir. Tam kendini öldüreceği sırada kıyıda bir erkek cesedi görür. Manny adını verdiği bu cesedin birçok akıl almaz özelliği vardır. Hank, Manny’nin varlığıyla evine dönebilmek için yeniden umuda kapılır ve arayış içine girer.

Daniel Kwan ve Daniel Scheinert‘ın ilk uzun metrajı olan Swiss Army Man, daha ilk dakikasından izleyiciyi şoke etmeyi başarıyor. Hank’in intihar düşüncesi, denemesi, sahildeki cesedi gördükten sonra vazgeçmesi ve cesedi hayata döndürme çabası oldukça sıradan. Devamında ise sinemada pek karşımıza çıkmayan bir absürt atmosfer baş gösteriyor. Hank’in adaya nasıl, ne şekilde geldiğini sorgulayamadan film adeta deliliğe övgüye dönüşüyor. Manny adını verdiği cesedin “osuruktan” yaşam belirtisi göstermesiyle intihardan vazgeçen Hank, Manny’i de yanına alıp ıssız adadan kurtulmayı hedefliyor. Ölümden dönüşüyle adeta yeniden hayata gözlerini açan bir bebek bilincine kavuşan Manny’nin hareketleri ve tavrı, Hank’in de Manny’i bir isviçre çakısı gibi ulaşım, ateş yakma vb. ihtiyaçları için kullanmasıyla (başarabilirseniz) filmi bambaşka bir gözle ve bilinçle izler konuma geçiyoruz.

Absürt, sinema ve televizyon dizilerinden son zamanlarda genellikle komediyle birlikte karşımıza çıktı. Swiss Army Man, absürt komediden çok bir dram filmi olmasıyla da kendini değerli kılıyor. Yeniden yaşam bulmuş Manny’nin yaşamı keşfetmesi ve film ilerledikçe artan merak duygusu, Hank’in ise filmin başında sormayı unuttuğumuz adadaki bulunma sebebinin ufak ufak ortaya çıkması Swiss Army Man’deki atmosferi git gide karartıyor. Film bize doğru yerden bakarsak hiçbir şeyin absürt olmadığını gösteriyor.

Sonlara doğru yoğunlaşan ve temposu ağırlaşan film, her şeyi mantığa kavuşturan bir finale başvuruyor. Açıkçası izlerken böyle bir tercih yerine filmin deli saçması ruhunda kalmasını isterdim diye iç geçiriyordum ki dileğime anında kavuştum. Swiss Army Man; hayatı, aşkı, Manny’i Hank’in gözünden görmemizi istiyor ve buna zorluyor. Bu yüzden filmi sevebilmek için önce bu şartı kabul etmek gerekiyor.

Ufak bir cümle de oyunculuklar için kurmazsam yazı ve film eksik kalır. Son dönemin en değerli aktörlerinden Paul Dano ve Harry Potter serisi sonrası bir türlü dikiş tutturamayan Daniel Radcliffe, harika bir ortaklık kurmuşlar. Özellikle Radcliffe’in bir cesetten yaşamı öğrenen bir canlıya kademe kademe geçişi filmin en değerli kısımlarından.

Swiss Army Man herkese göre değil, ancak sevenin de başucu filmleri arasına girecek bir film.