14.01.2017
This Is Us: Bir Aile Anatomisi
Diziyi Taşıyan En Önemli Parça Karakterler
Dizi sektöründe yeniden aile dramalarının, komedilerinin ön plana çıktığı bir dönemden geçiyoruz. Ancak bu yapımların birçoğunda ya hikaye bize yeni bir şey söylemiyor ya da karakterlerle aramızda pek bir bağ kuramıyoruz. NBC’nin bu sezon yayınlanmayı başlayan dizisi This Is Us, bu iki duruma da düşmeyerek son dönemde karşımıza çıkan en özel ve naif dizilerden biri olmayı başardı.
This Is Us, aynı günde doğan farklı karakterlerin hayatlarına ortak oluyor. En azından pilot bölüm itibariyle öyle bir giriş yapmış gibi duruyordu. Ta ki bu farklı karakterlerin üçünün kardeş, diğerinin ise paralel olarak flashbacklerle ilerleyen babalarının öyküsü olduğunu öğrenene kadar. Jack ve Rebecca çifti Jack’in doğum gününde bekledikleri üçüz çocuklarına kavuşmak için hastanenin yolunu tutarlar. Doğum sırasında üçüzlerden biri yaşamını kaybeder. Ancak Jack doktor sayesinde haberdar olduğu ve aynı gün hastaneye bırakılan siyahi bir çocuğu görüp evlat edinmek ister. Üçüzler için yola çıkan Jack ve Rebecca çifti üç çocukla evlerine dönerler.
This is Us’ı bu kadar değerli kılan en önemli özellikleri sade ve naifliği. Dizi izleyiciye büyük şeyler vaat etmiyor ya da pek şaşırtmaya çalışmıyor. Yalnızca sıradan karakterlerin sıradan hayatlarına ortak ediyor. Baba Jack, anne Rebecca, çocukları Randall, Kate, Kevin… This is Us bu beş karakterin de hayatını derinlemesine aktarmakla birlikte bir araya gelerek oluşturdukları aileyi de tüm dürüstlüğüyle yansıtıyor.
Obezite sorunu yüzünden zayıflamaya çalışan ancak hayatı boyunca bir türlü başarılı olamayan Kate, beyaz ailenin evlatlık siyahi çocuğu olarak yetişen ve her zaman kimliğini sorgulayan (ya da çevresi tarafından sorgulamak zorunda bırakılan), biyolojik ailesini ömrü boyunca merak eden Randall ve oyunculuk kariyerinde istediği yere bir türlü gelemeyen Kevin. Bu üç kardeşin bize pek de yabancı olmayan hayatla mücadelelerini izlerken flashbacklerle çocukluklarına ve ebeveynlerinin yaşadıklarına giderek yaşadıkları bu sorunların temelini de görüyoruz. Aynı bölüm içinde konunun (ya da sorunun) her adımını göstererek karakterlerle birebir bağ kurmamızı sağlayan dizi hiç de abartıya kaçmayarak bu bağın daha kolay ve sağlam kurulmasını sağlıyor.
Çoğu Amerikan yapımının ısmarladığı, hayalleri süsleyen mükemmel aileyi satmaya çalışmıyor This is Us. Aksine esas mükemmel ailenin kusurlarla ve karşılaşılan zorlukları aşma becerisiyle olduğunu söylüyor. Aile içindeki karakterlerin hatalar yapabileceğini ancak birbirlerini affedeceğini savunuyor. Dizide yalnızca ana karakterler değil yan karakterlerde de gözünüze batan, abartı ya da itici gelen hiç kimse yok. Randall’ın karısı, çocukları, biyolojik babası… Kate’in sevgilisi… Kevin’ın sektörde takıldığı insanlar… Geçmişe gittiğimizde Jack-Rebecca’nın çevresi… Hepsi her gün karşımıza çıkan, hayatın içinden insanlar.
Dizinin paralel ilerleyen başarılı senaryosu yanında oyunculuklarını da övmek gerekir. Drama dalında Altın Küre’ye aday olmasının yanında Rebecca ve Kate karakterlerine hayat veren Mandy Moore ve Chrissy Metz’e de iki adaylık getirdi. Özellikle Mandy Moore dizide hem genç hem anne hem de yaşlı Rebecca’yı canlandırırken ustalaşıyor. Rebecca’nın karakter gelişimini yüzümüze yüzümüze çarpıyor. Üç çocukla nasıl başa çıkacağını düşünen bir karakterden ailesini ayakta tutmaya çalışan bir kadına evrimi keskin bir şekilde yapıyor.
Hali hazırda ilk sezonu devam eden This is Us’ın ödül adaylıklarını da düşünürsek yeni sezon onayını almaması büyük sürpriz olur. Ancak değindiği karakterler ve hikayenin sadeliği açısından bir süre sonra tükenme ihtimali de bir gerçek. O yüzden uzun ömürlü bir yapım olmak yerine az ama öz sezonuyla unutulmaz diziler arasına girebilir.