24.08.2022
Total Recall: Anılarına Güvenemeyen Biri Ne Yapar?
Ünal LAP
1990 tarihinde çıkan Paul Verhoeven imzalı Total Recall, bilim kurgu türünün sinemadaki gidişatını derinden etkilemiş, türün uzandığı izleyici kitlesini bir seviye daha yukarı çıkarmış ve kendisinden sonraki pek çok bilim kurgu eserine ortam hazırlamıştır. Belki de tarihin en iyi bilim-kurgusu olan Blade Runner’ın (1982, Ridley Scott) uyarlandığı romanın yazarı Philip K. Dick’in bir kısa hikâyesinden uyarlama olan Total Recall, aksiyon filmi yapmayı özellikle RoboCop’la iyi bildiğini gösteren Verhoeven’ın yönetmen koltuğunda oturması ve bugün dahi en yüce aksiyon ikonlarından kabul edilen Arnold Schwarzenegger’in baş role hayat vermesiyle aksiyon ve bilim kurgu türlerinin çok başarılı bir birleşimi kabul edilen bir klasik. Hikâye, 20. yüzyılın en kuvvetli bilim kurgu kalemlerinden biri imzalı olunca ve dönemi için arşta kabul edilen bütçesiyle kurulan kuvvetli oyuncu kadrosu ve çağının ötesinde özel efekt ekibiyle Total Recall, döneminde çok şaşırtmış; halen de izlendiğinde etkileme gücüne sahip.
Terminator’le (1984, James Cameron) beyaz perdenin kaslı, acımasız ve rolünden dolayı bir nevi “otomatik” ölüm makinesi olarak kabul edilen Schwarzenegger, Total Recall’da karşımıza “daha insani” bir rolle çıkıyor. Zira Schwarzenegger’in bu filmde aktörlüğüne biraz daha ihtiyaç duyuluyor. Drama dozu yüksek olmasa da Terminator ya da Predator’e (1987, John McTiernan) kıyasla Total Recall’da daha fazla konuşması, daha çok his göstermesi gerekiyor. Bu açıdan Total Recall, Arnold Schwarzenegger filmografisi için bir parça farklı bir yere sahip.
Total Recall’da Hafıza Kavramı
Hikâyelerini hafızaya dayandıran pek çok film var. Fakat Total Recall, çoğunluğun aksine hafıza kavramını hafıza kaybıyla değil, bir tür “hafıza kazanımı” ile işliyor. Geçmişi değiştirilen Douglas Quaid, potansiyelini kullanamadığını hissediyor günden güne. Sanki daha büyük işler için var olduğunu düşünen Quaid, bu kaygısının üstüne biraz daha gittiğinde ise Total Recall’un hikayesi birden parlayıveriyor. Potansiyelini kullanamadığını hissetmek çok insani bir his ve eminim ki pek çoğumuz gün içinde hissediyoruz. Hikâyeyi kırılma noktasına iten nedenin bu kadar kişiselleştirilebilir bir his olmasının filmin başlangıcını güçlendirdiğini söyleyebiliriz.
Özel Efektte Çığır Açmak
Filmin senaryosu anlaması güç değil, ama sıkıcı ve yüzeysel de değil. Film en sonuna kadar heyecanını koruyor ve ortasında çözümlenip izleyiciyi sıkmıyor. Film boyunca enerji muhafaza ediliyor ve hikâye kıvrılıp derine uzanıyor. Takip etmesi kolay ve keyifli. Dönemi için çok kaliteli bir özel efekt ekibine sahip olan Total Recall, yüksek bütçesinin sanıyorum ki önemli bir bölümünü bu efektler için kullanıyor. 3 memeli kadın, oksijensizlikten şişen kafalar ve pörtleyen gözler, kılık değiştirme aparatı gibi ikonik sekanslar sunuyor sinema tarihi için Total Recall.
Dövüş sahneleri de bugün izlendiğinde çok demode ve sıradan gelse de otuz yıl öncesinin şartları göz önünde bulundurularak bakıldığında özel efektler kadar olmasa da gayet başarılı. Zaten koreografiler ne kadar sıradan olursa olsun, o yumrukları sallayan taraflardan biri Arnold Schwarzenegger ise, sahneler rahatlıkla kurtarılmıştır diyebiliriz. Bol kanlı aksiyon sahnelerinin de filmin kalitesine sanatsal bir katkı yapmadığı söylenebilir, fakat tabiri caizse biraz “cheesy”lik katıyor ve bu cheesyliğin Total Recall’u türünün klasikleri arasına girebilen bir kült film haline getirmekte mutlaka katkısı var.
Total Recall’da Gelecek
Gelecek tasvirine gelecek olursak da Total Recall hızlı akışından dolayı ayrıntılı bir gelecek portresi sunamıyor bize. Fütüristtik mimari ve bol ekranlı bir çevrede kostüm ve makyaj gibi fiziksel ayrıntıları yansıtabilen film, yaşama dair bir derinlik sunmuyor ve bu nedenle drama karnı çok güçsüz kalıyor. Hoş, muhtemelen amaç bu değil; Total Recall bol aksiyonlu ve izleyici tutan bir bilim-kurgu senaryosunu ünlü isimler ve etkileyici özel efektlerle güçlendirip sinemanın en azından buzdağının üstündeki kısmı için hatırı sayılır bir iki saat koyuyor ortaya. Bu nedenle bir Blade Runner ağır kanlılığını ve derinliği aramak çok doğru değil.
En Özel Yanlar
Özgün sekanslarıyla, etkileyici senaryosu ve kendisinden sonra gelecek pek çok bilim-kurgu filmine referans olmasıyla (sanıyorum en önemlisi Matrix) Total Recall önemli ve seyir zevki yüksek bir film. Çerezlik de değil, üstüne saatlerce okuma yapılabilecek kadar derin de. Belki uyarlandığı hikâye buna uygundur, fakat bir edebi eser yüksek bütçeyle sinemaya uyarlandığında elbette yüksek bir gelir de bekleniyor ve bu beklenti, yönetmeni doğal olarak popüler kültürden biraz güç almaya ve sanattan ziyade izleyiciye odaklanmaya itiyor.
Bugünün popüler “aksiyon pornoları” ile Total Recall’u ayıran en önemli nokta ise kendisine kadar gelmiş olan bilim-kurgu hikâyesi (ve teknik olarak bakıldığında özel efekt) birikimini bir seviye daha yukarıya taşıyabiliyor olması.