15.07.2017
War For The Planet Of The Apes: Melodram Cehennemi
Melodram Cehennemi
2011’deki ilk film Rise of the Planet of the Apes ile 1968’deki ilk filmden beri cevaplanmayan insan – maymun çatışmasını güçlü bir temele oturtan ve aynı anda ufak bir hamleyle 2001’deki Tim Burton filminin de başlangıcını oluşturan yeni üçleme devam filmi Dawn of the Planet of the Apes‘te ise savaşı kimin başlattığı sorusu üzerinden gitmişti. Bu hafta vizyona giren, savaş vurgusuyla ve göz alıcı fragmanlarıyla serinin zirvesi olması beklenen War for the Planet of the Apes ise serinin en zayıf halkası ve kaçan büyük bir fırsat olarak nitelendirilebilir.
İkinci filmde bıraktığımız insanlarla maymunlar arası kutuplaşmanın üzerinden yıllar geçmiş ve insanlar Caesar‘ı bulup yok edebilmek için özel eğitimli ordular yaratmıştır. Maymunların yerleşim yerini keşfeden grup Caesar‘a ulaşamasa da yaptıkları katliamla Caesar‘ın onlara ulaşmasını sağlamıştır. Artık konu Caesar‘ın intikam meselesidir…
Olağanüstü bir çatışma sahnesiyle açılan War for the Planet of the Apes, yapılan katliam sonrası bir intikam filmine dönüşüyor. Uzunca bir süre intikam amacıyla çıkılan bir yol serüvenine evrilen film yolda karşılaşılan yeni yaşamlar, toplama kampı ve savaşın sebepleriyle üçlemenin en taraflı filmi oluyor. İkinci filmde suçu iki türe de atan yaklaşım bu kez yalnızca insanlığı işaret ediyor ve film bir anda insanlar için bir distopya olmaktan çıkıp maymunlar için bir distopyaya dönüşüyor. Ancak tüm bu başarılı hamleler melodramın dozunun kaçması ve ağır çekimden vefat eden sahnelerle gerekli etkiyi yaratamıyor.
Yazının Bundan Sonrası Film Hakkında Spoiler İçerir
War for the Planet of the Apes, en büyük sürprizini savaşın türler arasında değil insanlar arasında olduğunu göstererek yapıyor. Ortaya çıkan virüsün evrilmesiyle konuşma yetisini kaybedip ilkelleşen insanlarla 1968’deki ilk filme de selam çakıyor. Bu savaşın kazananı olan maymunlar ise zaferi savaşarak değil zekalarıyla elde ediyor. Filmin sonunda gözü dönmüş insanlığı cezalandıran ise doğa oluyor.
İkinci filmle birlikte gerçek bir lidere dönüşen Caesar karşımıza daha olgun ve yetkin bir şekilde çıkıyor. Ancak bir aile babası olması sebebiyle önceki filmlere nazaran daha kırılgan bir yapıda. Caesar’ın eşini ve büyük oğlunu katleden albay ise film boyunca görülmesine rağmen altı doldurulamamış bir karakter. Bir ordunun kendisine tapmasını sağlayan, virüs sebebiyle kendi ailesini katleden ve insanlarla savaşabilmek için toplama kampı oluşturup maymunları çalıştıracak kadar gözü dönmüş bu karakterin motivasyonu oldukça yetersiz.
Yolda karşılaşılan küçük kız Nova her sahnesiyle insanlığa dair son umudu simgeliyor. Bu serüvenden Gollum rolünü üstlenen Bad Ape ise bazen abartıya kaçsa da filmin mizah yükünü tek başına sırtlıyor.
Andy Serkis’ten Kusursuz Bir Performans
Caesar’ı canlandıran Andy Serkis, en büyük eseri Yüzüklerin Efendisi efsanesi Gollum‘la yarışabilecek bir performans sergilemiş. Diğer iki filme nazaran daha çok Caesar’ın üzerine kurulu bu finalde Serkis, hem bir aile babası hem bir lider hem de duygularına yenik düşmüş bir öfke simgesi olmayı başarmış durumda. Fiziksel dönüşüm sebebiyle bu oyunculuğun ödül anlamında hak ettiğini bulamayacağı muhtemel ancak izleyici tarafından takdir edileceği kesin.
Film görsel açıdan diğer filmler gibi oldukça başarılı ancak durağan temposu sebebiyle bunun ekmeğini yeterince yiyemiyor. İlk filmdeki köprü sahnesine denk bir sahne yalnızca filmin başında karşımıza çıkıyor. Müzik kullanımı ise son derece başarısız. Özellikle filmin ortalarında Bad Ape ile birlikte devreye müzik, filmin ağırlığının altında ezilen bir pembe panter ezgisi adeta. 140 dakikalık filmin hatrı sayılır kısmını oluşturan slow motion kullanımı ve uzun bakışmalar ise filmi en çok geriye götüren etmen.
War for the Planet of the Apes, bir blockbuster için eli yüzü düzgün hatta güçlü söylemleri olan bir film. Ancak ilk filmin ve bu üçlemenin vaat ettiklerini düşününce hayal kırıklığı olduğunu belirtmek gerekir. Neyse, Caesar kazandı!