31.05.2016
Yasujirō Ozu – Tokyo Monogatari (Tokyo Hikâyesi)
Wim Wenders’in Der Himmel über Berlin’inin (Berlin Üzerindeki Gökyüzü) sonunda şöyle bir cümle belirir ekranda: “Tüm eski meleklere, özellikle de Ozu, François ve Andrzej adlı meleklere ithaf edilmiştir.” * Wenders’in eski meleklerinden Yasujirō Ozu, kendine has çekim teknikleri ve Japon kültüründeki değişimleri ele aldığı filmleriyle sinema tarihine adını altın harflerle yazdırmıştır.
Yasujirō Ozu’nun “aile bağları” temasını işlediği Noriko üçlemesinin son filmi olan Tokyo Monogatari (Tokyo Hikâyesi), dünya çapında birçok yönetmenin gözünde sinema tarihinin en iyisidir.
Tokyo Monogatari’nin konusu aslında oldukça tanıdıktır. Kırsalda yaşayan Shukichi ve eşi Tomi, dünyanın en büyük şehirlerinden biri olan Tokyo’ya, çocuklarını ziyarete gelirler. Ancak çocukları çok yoğundur. Yıllardır ailelerinden bağımsız olarak yaşamaktadırlar, iş hayatının akışına kendilerini kaptırmış, sürekli işleri olan bireylerdir bu çocuklar artık. Doktor olan oğulları Koichi hastalarından başını kaldıramaz, kızları Shige ise güzellik merkezini bırakmaya kıyamaz, velhasılıkelam iki çocuk da anne babasına zaman ayıramaz. Shukichi ve Tomi Hirayama çiftiyle ilgilenen kişi ise savaşta ölen oğullarının eşi Noriko oluyor. Çiftin Tokyo’da bir tek Noriko’nun yanında gülümseyebiliyor. Shukichi ve Tomi, yaşadıkları yere geri döndükten sonra çocuklarına gelen haber, onların kendilerini sorgulamalarına neden olur.
Film, savaş sonrası Japonya’sının hızla gelişip, modern toplumlara ayak uydurma çabasıyla nasıl değiştiğini ve bu değişikliğin toplumdaki aile bağları ve sosyal ilişkileri nasıl etkilediği, hatta bir yozlaşmaya neden olduğunu sakin, yapmacıksız bir tabloyla sunar. Kırsal ve kentsel kesim arasındaki çatışmayı ya da uzaklaşmayı sade bir dille anlatan film, altmış yıl öncesinden, günümüzün gelişmekte olan ülkelerinde yaşanan tabloyu çizmektedir belki de. Bu da Tokyo Monogatari’nin çok geniş bir çevrede takdir toplamasının ve yıllardır eskimemesinin bir nedenidir.
Siyah beyaz filmin büyüsüne Yasujirō Ozu’nun yalınlığı, anlaşılırlığı (ve Japoncanın inceliği) eklenince ortaya tüm zamanların en iyi Japon filmlerinden biri çıkmıştır. Yasujirō Ozu’nun Tokyo Monogatari’sinin yönetmenler üzerindeki etkisi günümüzde de devam eder. Doris Dörrie’nin Cherry Blossoms’ı buna güzel bir örnektir kanımca.
* Yasujirō Ozu, François Truffaut, Andrzej Wajda