01.04.2023

42. İstanbul Film Festivali’nde Gözden Kaçmaması Gereken 10 Film


7-18 Nisan 2023 tarihleri arasında sinemaseverlerle buluşmaya hazırlanan 42. İstanbul Film Festivali’nin zengin programı kısa süre önce açıklandı.

Bu yıl 12 gün boyunca 14 bölümde, 134’ü uzun 29’u kısa metraj olmak üzere toplam 163 film gösterilecek. Haliyle film sayısı ve programı yoğun olunca sinemaseverler için seçim süreci zor olabiliyor. Ben de festivale sayılı günler kala henüz programını oluşturamayanlar için daha kıyıda köşede kalan fakat gözden kaçmaması gereken filmlerden derlediğim bir liste hazırladım. Özellikle Türkiye gösterim hakları alınmayan filmlerden oluşturduğum liste, keşif yapmak isteyenler için rehber olacak nitelikte. Sözü daha fazla uzatmadan listemi paylaşmak istiyorum.

Şimdiden keyifli festivaller.

København findes ikke (Kopenhag Diye Bir Yer Yok)

İlk önerim, festivalin Uluslararası Yarışma kategorisinde yer alan København findes ikke. Dünya prömiyerini Rotterdam Film Festivali’nin ana yarışmasında yapan film, hiç iz bırakmadan ortadan kaybolan genç bir kadın ve üç ay sonra tuhaf bir teklifi kabul eden erkek arkadaşının hikayesini konu alıyor. Film, yönetmen Martin Skovbjerg’in sözleriyle “Radikal ve trajik bir aşk öyküsü. Aşkın özgürleştirici potansiyeli ve yıkıcı gücü hakkında şiirsel, canlı, çağdaş bir hikâye”.

Inside (İçerde)

Festivalin merakla beklenen filmlerinin toplandığı Galalar bölümünde yer alan Inside ise öne çıkanlardan önereceğim ikinci yapım. Prömiyerini geçtiğimiz şubat ayında Berlin Film Festivali’nde yapan filmin başrolünde ise Willem Dafoe yer alıyor. Dafoe’nun ünlü bir koleksiyoncunun New York’taki çatı katına soygun için giren, ancak burada mahsur kalan sanat hırsızı Nemo rolünü üstlendiği yapım için şaşırtıcı ve kurnazca kurgulanmış, klostrofobik bir psikolojik gerilim filmi yorumu yapılıyor.

Music (Müzik)

Zengin film programı arasından önereceğim bir diğer yapım, Dünya Festivallerinden bölümünde bulunan Music. Prömiyerini yaptığı Berlin Film Festivali’nden “En İyi Senaryo” ödülüyle dönen film, Angela Schanelec’in, klasik bir efsaneyi müzikle birleştirerek, Oidipus trajedisinin kendine özgü ve çarpıcı bir çağdaş yorumuyla sinemaya geri dönüşü niteliğinde.

Tótem (Totem)

Dünya Festivallerden bölümünde dikkat çeken bir diğer film ise Tótem. Prömiyerini yaptığı Berlin Film Festivali’nde “Ekümenik Jüri Ödülü” kazanan film, Meksikalı bir ailenin portresini, mutlu ve kalabalık bir ailesiyle birlikte mutlu yuvasında yaşayan, ışıl ışıl, kıpır kıpır, yedi yaşındaki Sol isimli küçük bir kızın gözünden çiziyor.

Sigurno mjesto (Güvenli Bir Yer)

Festivalin Genç Ustalar bölümünde dikkat çeken film de Sigurno mjesto. Akıl sağlığı sorunlarının aile bağlarını nasıl etkilediğine dair hassas bir keşif niteliği taşıyan yapım; samimi, gerilimli, yürek burkan bir film ve yönetmeni Juraj Lerotić’in kendi hayatından esinlendiği otobiyografik bir aile dramı niteliği taşıyor.