14.01.2023
Aftersun: Anılarda Çıkılan Yolculuk
Her insanın zihin dünyasında seyahat ettiği, yeniden yaşamak ve o yaşadığı anı ölümsüzleştirmek istediği bazı anlar vardır. Bu anlara gitmek için neyimizi vermeyiz ki? Gidemesek bile en azından hatırlamak isteriz. “Hatırlamak”… Bu kelimenin büyüsü hiçbir zaman yitmez. Peki hatırlamak her zaman iyi manada mı gerçekleşir? İyi ve kötü anların birbiri içine girdiği hiç olmaz mı? Zihnimizin hatırlamak istedikleri, geçmişte ve şimdide ne hissettiğimize bağlı olarak, bunun da yoğunluğu değişkenlik gösterebilir. Eğer bir şeyi kafamıza iyi olarak kodladıysak onunla ilgili görece kötü olan anımsamaları da yok etmek mümkündür. “Aftersun” filminde ise Sophie’nin babasıyla yaptığı bir tatilin anımsayışını, o tatile bizzat giderek seyrediyoruz.
Sophie’nin babasıyla olan tatilini tamamen onun bakışından seyrediyoruz. Çünkü o tatil onun için en iyisiydi. Sophie geçmişe dönüp baktığında en iyi tatilini hep en iyi şekilde hatırlamak isteyecektir. Çünkü onun için büyük bir anlam ifade etmektedir. Belki de babasıyla yaptığı son tatildi. Calum için ise birçok bilinmez var. Filmin arka planında hissettirilen depresyonuyla ilgili hemen hemen hiçbir fikrimiz yok. Zaten filmin böyle bir derdi yok. Aftersun’ı bu kadar özel yapan şey de bu. Film sadece bir kadının geçmişe yönelik anımsayışını seyirciye tüm doğallıyla aktarıyor.
Sinemanın Gücü ve İhtişamı
“Aftersun”, sinemanın gücünün ve ihtişamının en güzel örneklerinden bir tanesi. Bu kadar kişisel olup da evrensel olmayı başarabilen kaç film var ki? Filmi evrensel yapan unsur ise, Sophie’nin anımsayışındaki o duygunun tüm duruluğuyla izleyene geçmesidir. Bu da ancak sinemanın gücüyle olur. Filmi hisseden birisinin, o son sahnede bizi duygulandıran kare için illa Sophie’yle özdeşleşmesi gerekmez. Önemli olan o duygunun izleyene geçmesidir.
Bu film hem bir baba-kız tatili filmi hem de değil. Filmin odaklandığı şey tam olarak bir kesit. Bu kesitte de bir tatili izliyoruz. Ama bu tatil sıradan bir tatil olmayabilir. Belki de Sophie ile babasının son tatili. Bu durum yüklenilen anlama göre değişkenlik gösterir. Filmi Sophie penceresinden seyrettiğimiz için bir tatilden fazlası olduğunu hissediyoruz. Aynı tatili baba penceresinden seyretseydik film yine bir baba-kız tatilinden öte mi olurdu? Bunu kestirmek güç olsa gerek. Bildiğimiz şey ise Aftersun filminin kişiyi vuran ve boğazını düğümlendiren bir sona sahip olması.
Çaresiz Kalan Sorular
Filmin sonundan anlıyoruz ki bu tatil Sophie’nin ölümsüzleştirmek istediği anlardan bir tanesi. Belki de en önemlisi. Bu yüzden aslında olmayan ama Sophie’nin olmasını istediği diyaloglar ve sahneleri de izlemiş olabiliriz. Gerçek ya da kurgu, bunun bir ehemmiyeti yok. Önemli olan Sophie’nin ne hissettiği ve de izleyene geçen duygudur. Bunu bir kenara bırakırsak; en nihayetinde hafızanın derinliklerinden çektiğin bir anı hatırlamanın ve o anın büyüsüne kapılmanın insana nasıl bir etkisi olur? Sophie anılarında yolculuğa çıkıp geçmişe gittiği için ne hissetmektedir? İşte bu sorduğum sorular da sinemanın gücü ve ihtişamı karşısında çaresiz kalır. Elimizde kalan ise kamerayı kapatan bir baba ve onu hep hatırlayacak olan bir kızı olduğudur.