08.08.2016

Çizgi Ötesi: The Killing Joke

maxresdefault (1)The Killing Joke. En karanlık çizgi roman yazarlarından Alan Moore’un yazdığı ve Brian Bolland’ın çizdiği 1988 yılında yayınlanan çizgi roman, tarihteki en ünlü Batman ve Joker hikayesi olmasının yanında Batman kronolojisinde devamında çıkan birçok çizgi roman içinde orijin görevi görmüştür. 30 yıla yakın ömrüne rağmen günümüzde hala yok satan, 2008’de Brian Bolland tarafından daha kasvetli bir atmosferle çizilerek yeniden yayınlanan The Killing Joke, temelinde delilik ve akıllılık arasında ince çizgiye değinir.

Çizgi roman ve süper kahraman evreninin günümüzde sinema sektörünün taşıyıcı vagonu olmasıyla birlikte tarihte yer etmiş her çizgi roman Hollywood sinemasında ya da animasyon olarak karşımıza çıkmaya başladı. Bunların en popülerlerinden olan The Killing Joke’un bu furyaya ne zaman katılacağını düşünürken beklenen haber 2016 için gelmişti. Fragmanları, reklamları, Mark Hamill’in Joker seslendirmek için geri dönmesi vb. birçok etmenle insanları beklenti içine sokan animasyon büyük bir hayal kırıklığından fazlası değil.

Çizgi romanı okumadan filmi izleyen olacağını pek sanmadığım için karşılaştırmalı yorumlarda bulunmak gerekirse; evet, The Killing Joke 64 sayfa olmasıyla animasyona dönüştürmek için oldukça kısa bir çizgi roman. Çizgi romanı birebir aktarmak yerine ufak tefek dokunuşlar yapmak da oldukça doğal. Ancak filmin ilk yarım saatini ana hikayeden tamamen bağımsız (tek bağı Joker tarafından vurulduğu an Barbara Gordon’la duygusal bağ kurdurmak olsa gerek), Batgirl’ü merkezine alan bir hikayeye vermenin amacını çözmek güç. Üstelik bu hikaye, The Killing Joke’dan sonraki birçok çizgi romanda tutarlı olarak ilerleyen Barbara ile tamamen alakasız. Çünkü yaratılan hikaye Batman’e deli divane aşık olan iradesiz Batgirl’ün Gotham’ın tepesinde Batman’le sevişmesini içeriyor. Evet.

tkj4The Killing Joke’u başyapıt seviyesine çıkaran bir diğer özelliği ise Joker’ın en iyi orijin hikayelerinden birine sahip olmasıdır. Çizgi romanda hikayenin aralarına flashbacklerle yerleştirilen bu hikaye, animasyon filmde de Batman – Batgirl romantik komedisinden sonra birebir aynı şekilde uygulanmaya çalışılmış. Güçlü olmasına rağmen oldukça kısa olan Joker’in doğuş hikayesini, filmin en başında ya da Batman’in hapishanede Joker ziyaretinden sonra vermek yerine böyle aralara serpiştirerek hiç etmek çizgi romanın bir diğer güçlü ayağının daha kaybolmasına neden olmuş.

Batgirl hikayesinden sonra neredeyse çizgi romanla sayfa sayfa aynı ilerleyen film bu başyapıta yeni hiçbir şey katmıyor. Katkıyı geçtim kötü müzikler, aceleye getirilmiş sahnelerle vermesi gereken karanlık atmosferi de veremiyor. Joker’in Red Hood’a dönüşü, anlattığı şaka, Barbara’nın vuruluşu, Komiser Gordon’a yapılan işkence gibi tarihe geçen sekansların hiçbiri seyircide gereken duyguyu yaratamıyor. Conroy – Hamill seslendirmeleri dışında elle tutulur pek bir tarafı olmayan The Killing Joke, beklentileri de düşünürsek DC tarihinin en kötü animasyon filmi olabilir.