11.07.2019

Filmekimi 2019’un İlk Dalgasından Kıyıya Vuran Filmler Belli Olmaya Başladı

1973 yılından bu yana İstanbul’un kültür-sanat yaşamını zenginleştiren çalışmalar yürüten İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından 2002 yılından bu yana düzenlenen ve bu sene 18. defa sinemaseverlerle buluşacak Filmekimi’nde yer alacak ilk filmler belli olmaya başladı.

İstanbul için sonbaharın habercisi olarak nitelendirilen ve 4-13 Ekim 2019 tarihleri arasında düzenlenecek Filmekimi’nin programı, geçtiğimiz Mayıs ayında gerçekleştirilen 72. Cannes Film Festivali‘nin sona ermesiyle şekillenmeye başladı. Festivalde büyük ödülleri kazanan veya ödül almasa dahi jüri tarafından büyük beğeniyle karşılanan filmler Filmekimi’nin programına teker teker dahil olmaya başladı ve biz sinemaseverleri de şimdiden heyecan sardı. Ödül sezonuna damga vuracak ve yıl içinde çok konuşulacak filmleri görebileceğimiz Filmekimi’nde şimdiye dek açıklanan filmler şu şekilde:

Portrait de la jeune fille en feu

Portrait of a Lady on Fire

Cannes’da En İyi Senaryo Ödülü ve Kuir Palmiye‘yi kazanan Portrait de la jeune fille en feu – Portrait of a Lady on Fire Filmekimi programından açıklanan ilk film. Yönetmen Céline Sciamma‘nın bu dördüncü filmi, 18. yüzyılda, bir ressamın modeliyle aşkını anlatıyor.

Filmde ressam Marianne’ı Noémie Merlant, model Héloïse’i Adèle Haenel canlandırıyor. Cannes’da büyük övgü toplayan ve çokça konuşulan film, eleştirmenlerce ”A sınıfı bir başyapıt… Bu yıl prömiyerini yapan en kusursuz film.” sözleriyle övüldü.

Céline Sciamma‘nın yönettiği Tomboy ve senaryosunu yazdığı Ma vie de Courgette – My Life as a Courgette (Kabakçığın Hayatı) daha önce Filmekimi’nde gösterilmişti.

Nan Fang Che Zhan De Ju Hui

The Wild Goose Lake (Güney İstasyonunda Randevu)

Cannes’da ana yarışmada yer alan tek Çin filmi Nan Fang Che Zhan De Ju Hui – The Wild Goose Lake (Güney İstasyonunda Randevu) neonlar, parlak renkler ve modern görsel tasarımıyla öne çıkan bir polisiye.

”Heyecan verici, şiirsel ve ışıl ışıl, Çin usulü bir kara film” sözleriyle övülen Nan Fang Che Zhan De Ju Hui – The Wild Goose Lake (Güney İstasyonunda Randevu), peşine hem rakip çeteler hem de polisin düştüğü bir gangsterin kaçış hikâyesini temposunu hiç düşürmeden ve gizemini koruyarak anlatıyor.

Karanlık suç filmleri ve distopya öykülerinden esinlenen yönetmen Diao Yinan‘ın Bai ri yan huo – Black Coal, Thin Ice (İnce Buz, Kara Kömür) filmi 2014’te Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı kazanmıştı.

Little Joe

(Küçük Joe)

Genetiği oynanmış kırmızı bir çiçek antidepresan salgılayarak insanları mutlu ederken yan etkisi onları tuhaf bir şekilde değiştirir. Kimsenin engel olamadığı bu deney/bitkinin adı da Little Joe (Küçük Joe).

Amour Fou (Çılgın Aşk) ve Lourdes ile hatırlayacağınız Jessica Hausner‘in Cannes’da yarışan yeni filmi, bilimkurgu-dram-gerilim filmi sınırlarında geziniyor, müthiş renk paleti ve sanat tasarımıyla öne çıkıyor.

Cannes’da Emily Beecham‘a En İyi Kadın Oyuncu Ödülü‘nü getiren filmin diğer oyuncuları Ben Whishaw, Kit Connor ve Kerry Fox.

Matthias et Maxime

Matthias & Maxime

Xavier Dolan‘ın Cannes’da yarışan son filmi Matthias et Maxime – Matthias & Maxime, Filmekimi’nde gösterilecek. Arkadaşlarının çektiği bir kısa filmde, rol icabı öpüşmek zorunda kalan iki çocukluk arkadaşının değişen ilişkilerini anlatan filmde Maxime karakterini de Dolan’ın kendisi oynuyor.

And Then We Danced

And Then We Danced, yetenekli dansçı Merab’ın halk dansları ekibine yeni katılan karizmatik bir gence kapılmasını anlatıyor. Merab, baskıcı bir toplumda hem aşkı keşfediyor hem de kendini ve cinselliğini buluyor.

Gürcistan’daki çekimleri gizlilikle yürütülen And Then We Danced, ABBA’dan Robyn’e ve Gürcü halk melodilerine bolca müzik ve nefes kesici dans sahneleriyle dolu hareketli, duygusal ve dokunaklı bir büyüme hikâyesi anlatıyor.

1980’lerin dans filmlerinden esinlenen Gürcü asıllı İsveçli Levan Akin‘in yönettiği And Then We Danced dünya prömiyerini Cannes’da Yönetmenlerin On Beş Günü bölümünde yaptı.