02.06.2017
Filmekimi Günlükleri – 4 –
Me and Earl and The Dying Girl (Tuba Büdüş)
Bugüne kadar izlediğimiz en iddialı büyüme hikâyelerinden biri Me and Early and Dyling Girl. Ergenlik çağındaki Greg, az sayıdaki arkadaşı(?) –özellikle lösemi hastası olan Rachel- insanları önemsemeyi, dostluğun ne anlama geldiğini öğreniyor. Bu süreç elbette yer yer hüzünlü oluyor. Fakat yönetmen Alfonso Gomez-Rejan bu hüzünlü hikâyeye komediyi öyle bir güzel yerleştiriyor ki, hiçbir zaman filmini duygu sömürüsüne dönüştürmüyor. Özellikle sinema tarihinin vazgeçilmez yapıtlarının bu eğlenceye dâhil olması filmin en büyük artılarından. Filmi en başta ergen olmak üzere her yaş grubunun izlemesi gerekiyor.
Filmin eleştirisi için tıklayın
An (Haktan Kaan İçel)
Naomi Kawase yeni filmi “An”da, diğer filmlerinde olduğu gibi bu filmde de küçük insanların hikâyesinden, büyük meselelere parmak basmaya çalışıyor. Geçmişin izlerinin, günümüze geldiğinde hâlâ örtülmediğini ve toplumun nasıl acımasız olduğunu, küçük bir krep dükkânından anlatmaya çalışıyor. Yaralı insanların, birbirinden aldığı güçle hayata tutunması duygusal ve şiirsel bir anlatımla seyirciyle buluşuyor. Yaşlı oyuncu Kirin Kiki’nin harika performans sergilediği film, naif bir drama olarak öne çıkıyor.
Maryland (Haktan Kaan İçel)
Türkçe çevirisindeki ismi gibi “darmadağın” bir film ortaya çıkmış. Film, çok şey anlatmak isteyip, pek az şey anlatıyor. Psikolojik bir gerilim gibi başlayan film, iyi bir karakter analiziyle doğru yola sapacak gibi yapıp, sıradan bir gerilime öykünmesi sonucunda önemsiz bir denemeye dönüşüyor. Ne karakter analizleri, ne gerilimi yaratan unsurlar, ne de senaryonun amacı bulunmadığından film sadece atmosferiyle ayakta kalmaya çalışmış. Ancak bunu da başaramayan yönetmen maalesef sınıfta kalmış.
Filmin eleştirisi için tıklayın
En Güzel Günlerim (Seçil Toprak)
Kısaca Paul Dédalus’un hayat öyküsü olarak özetleyebileceğimiz En Güzel Günlerim, çocukluktan yetişkinliğe Paul’un ve ailesinin yaşamından kesitler verirken Fransa ve dünya tarihine de atıflarda bulunuyor. Ancak kulağa hoş gelen bu öykü özeti, filmin akmayan yapısı içinde sadece detay olarak kalıyor. Filmin başlangıçta ortaya attığı suç-gizem-kimlik üzerine diyalogları film ilerledikçe şekillenmiyor, sadece Paul’un ilk gençlik maceralarını anlatmak için bir fırsat gibi görülüyor. Paul’un hayatından kesitler olarak da bölümlere ayrılan film, ne yazık ki ilgi çekici olmaktan uzak.
Zvizdan (Haktan Kaan İçel)
Balkan sineması geçmişiyle yüzleşmeye devam ediyor. Kendi içinde üç farklı yılda, üç farklı hikâyeyi, aynı oyuncularla kotarmaya çalışan film, üç hikâyeden sadece birinde başarıyı sağlıyor. İlk hikâyedeki pasif direniş, sinemasal açıdan başarılı olsa da, çok kısa sürdüğünden sadece tadımlık olarak beğeni topluyor. Diğer iki hikâye dozu kaçmış dramıyla sıradanlaşıp, konuya yeni yaklaşımlar sunmuyor. Sırp – Hırvat arasındaki gerginliklerin ana tema olduğu film, içinde barındırdığı cinsel gerilim hikâyeleriyle beklentileri karşılayamıyor.
Filmin eleştirisi için tıklayın
Yeni Ahit (Haktan Kaan İçel)
Mr. Nobody filmiyle tanınan Belçikalı yönetmen Jaco Van Dormael, bilinen din kurallarını tepetaklak yaparak, her anından keyif alacağınız uçuk kaçık bir dini taşlamayla karşımıza gelmiş. Özgün senaryosu ve muhteşem görüntü yönetimiyle, absürt karakterlerini iyi harmanlayarak sinemasever dostu bir filme imza atmış. Özellikle “Amelie” tipi filmleri severlerin kaçırmaması gereken bir kendini iyi hisset filmi… Ayrıca filmin Belçika adına Oscar aday adayı olduğunu da söylemekte fayda var.
Arjantin (Onur Kırşavoğlu)
Carlos Saura, sinema ile müziği her zaman harika harmanlamış ve dans türlerini de beyaz perdeye en çekici şekli ile yansıtmayı başarmış bir yönetmendir. Bu filmde de Arjantin müziğinin çeşitliliğini, estetik danslar ile önümüze seriyor. Meraklısı için ziyafet olan film, havayı yakalayamayacaklar için ise sıkıcı olabilir. Kurmaca ve belgesele dokunmayan Saura, uzun bir klip havası veren bir eser ortaya koymuş. Kurgu konusunda yaşanan “dağınıklık” görmezden gelinirse filmden müzikal anlamda keyif almak mümkün. Ustanın daha evvelki başyapıtları ayarında bir beklentiye de girmemekte fayda var.