18.04.2016

İstanbul Film Festivali Günlükler – 10

istanbul film festivali

Çırak

Problemli bir karakterin üzerinden ilerleyen film, bir ilk filme göre temiz işçilik çıkarıyor. Özellikle karakterin patlama anlarındaki atmosfer, yönetmenin gelecek filmleri açısından gerçekten de umut verici olarak nitelendirilebilir. Ancak filmin içinde döngü ve final sıkıntısı filmin kademe atlamasını engelleyen faktörlerden biri olarak dikkat çekiyor. İyi niyetli, ortalama bir yapım olarak Türk sinemasındaki yerini alıyor.

Haktan Kaan İÇEL

Doğuştan Kederli

Chet Baker’ın hikayesi sinemasal anlamda ortalamaya takılsa da, filmin atmosferine yayılan hüzün tüm içinizi kaplıyor. Ethan Hawke inişli çıkışlı performansını bir yana bırakırsak, fiziksel olarak gerçekten de fazlaca karakterine benzemesi filmin artı puanlarından biri olarak not edilebilir. Filmin içinde diğer önemli bir figür olan Miles Davis daha çok tipleme gibi filme dahil olsa da, bir müzisyenin, hele ki bir jazz müzisyenin acıklı hikayesi duyguları tamamiyle ele geçirecek şekilde dizayn edilmiş denilebilir. News From Planet Mars: Kendini iyi hisset filmi olarak tasarlanan film, sorunlu aile bireyleriyle başı dertte olan babanın, aile ve arkadaşlık üzerine yaşadığı karmaşayı neşeli bir şekilde seyirciye sunmaya çalışıyor. Ancak film yaratıcı bir film olmaya çalışırken, kendi ayağına çelme takarak filmin benzerlerine takılmasına neden oluyor. Bu da bunun sonucunda izlemesi zevkli ama çok üst nokta bir sinemanın çıkmamasına neden oluyor. Kafa dağıtmalık hafifi bir seyirlik isteyenleri tatmin edecektir.

Haktan Kaan İÇEL

Mr. Sim’in Çok Özel Hayatı

Komedi filmlerine ayrılan “antidepresan” bölümünde neşeli insanı bile depresyona sokacak bir film daha sizlerle… Ağlanacak halimize gülüyoruz kıvamında kotarılan film, birkaç sağlam espriyi kenara ayırırsak, bir kaybeden filmi denilebilir. İşleri sürekli ters giden bir adamın acınacak haline tanıklık ederken, içinizin burkulması elde değil. Film 70 dakika rayında ilerlerken, aniden karakterin babasının hikayesine 20 dakika ayırıp filmin doğru giden temposunu rayından çıkartıyor. Film belki 15-20 dakika kısa olsa, belki tam dozunda bir komedi – dram ile karşılaşabilirdik. Yine de bu haliyle bile festivalin programında iyi işlerden bir tanesi denilebilir.

Haktan Kaan İÇEL

Evrim

İlk filmi “Masumiyet”ten tam 10 yıl sonra yeni filmiyle çıkagelen Lucile Hadzihalilovic, Darwin bile izlese sevebileceği bir filme imza atıyor. Ütopik bir evrim tasviri sunan film, görsel anlamda renklerle ve kadrajlarla etkileyici olmanın yanında, usta işi yönetmenliği ile takdiri hak ediyor. Mayınlı bölge’de yer alan film, bazı operasyon sahneleri dolyısıyla her kesime hitap etmeyen bir film olarak dikkat çekiyor. Gerçeküstü öğelerle bezenmiş senaryosu, kendi yarattığı evrenin içinde açığa çıkarken, bu yılın en iyi filmlerinden birine imza atılıyor.

Haktan Kaan İÇEL

Vahşi

Vahşi’yi tersten bir evrim hikâyesi olarak okuyabiliriz pek tabii. Modern hayatın içerisinde yalnızlaşmış bir kadının vahşi hayata geçiş yaparak mutluluğu bulmasını oldukça çarpıcı bir şekilde anlatılıyor film. Modern toplumun insanları sürekli medenileştirme adına özünden uzaklaştırdığı hatta ve hatta hayvanlara ve doğaya da bu durumunu kanalize ettiği bir dünyada yüreklere su serpen bir film Vahşi.  İnsanoğlu ne kadar medenileşirse medenileşsin elbette sonunda özüne dönecektir. İşte Vahşi, bu çarpıcı gerçeği mükemmel bir dille, kendinden emin ve sade hareketlerle gerçekleştiriyor. Festivalin bu, en ilginç filmlerinden biri olan Vahşi, güçlü bir materyalist bakış açısı sergiliyor aynı zamanda.

Tuba BÜDÜŞ

Zoraki Komşu

Büyük oranda gerçeklerden esinlenen Zoraki Komşu, öncelikle Maggie Smith’in muhteşem oyunculuğuyla ön plana çıkıyor. Evsiz bir kadını canlandıran Smith, bu rolüyle yapabileceklerini aşıyor adeta. Zoraki Komşu, filmin kahramanı oyun yazarı Alan Bennett’in filmi o esnada yazmasıyla gelişiyor. Bu da ayrı bir ilginçlik katıyor filme. Başarılı oyunculuklar ve naif hikayesi ile Zoraki Komşu oldukça başarılı.

Tuba BÜDÜŞ

Maggie Smith ve  Alex Jennings ‘in karşılıklı döktürdükleri komedi-drama, performanslar açısından bir oyunculuk dersi olmak ile birlikte, bu kadar ince düşünülmüş absürd bir senaryo çok daha nükteli ve ritimli ilerleyebilirdi. İleri yaşın tüm huysuzluklarını ve garipliklerini son derece başarılı yansıtan Smith, karakteri Miss Shepard’a kabiliyetinin her gramını kullanarak müthiş bir saygı sunuyor. Filmin uzun süresi bir handikap olsa dahi, Smith’i izlemenin zevki ile tahammül edilir hale geliyor.

İnci TULPAR