04.06.2017
İstanbul Film Festivali Günlükleri – 4
Hail Ceaser
Coen’ler Hollywood’u kutsuyor. Kendi usüllerince stüdyo sistemini, yönetmenlerin ve filmin çekildiği dönemin olaylarını zekice parodisini gözler önüne sunuyor. Oyunculuk performanslar özellikle dikkat çekici işler olarak filmin seviyesini yükseltiyor. George Clooney, Scarlett Johansson, Ralph Fiennes, Alden Ehrenreich, Frances McDormand ve Josh Brolin harika iş çıkarmışlar. Roger Deakens’ı bir kez daha Oscar peşinde koştururken göreceğimizi söyleyebiliriz. Sanat yönetimi ve dönemin ruhunu yansıtan çalışmalar harika kotarılmış. Coen’lerin belki en iyi filmi değil ama seyir zevki olan bir film olmuş.
Haktan Kaan İÇEL
Mavi Bisiklet
Mavi Bisiklet, yakın zamanda babasını (gizemli bir şekilde)kaybetmiş, annesi ve küçük kardeşi ile yoksulluk içerisinde yaşayan bir çocuktur. Fakat Ali, küçük yaşta büyümek zorunda kalanlardandır. Ali, yaşadığı haksızlıklara karşı mücadele verilmesini biraz da annesinin sağlam duruşundan alıyor. Bu mücadeleci duruşunu okuldaki aşkı Elif’in uğradığı haksızlığa karşı yönelten Ali, mükemmel bir başarı sergiliyor. Çocuk dünyasına oldukça samimi bir yerden bakan Mavi Bisiklet, çok büyük beklentiler içerisine girilmezse oldukça keyifli bir seyir sunuyor.
Tuba BÜDÜŞ
Yılanın Kucağında
Oscar adayı Yılanın Kucağında, Amazon yerlileri ile alakalı ilk film özelliği taşıyor. Bilgelik ile yoğrulan hikayede iki farklı zaman diliminde aynı arayışta olan iki insan anlatılıyor. Zor bir temposu ve anlatımı olan film sonlara doğru biraz düşüş yaşasa da felsefesi ile akıllarda kalmayı başaracaktır.
Onur KIRŞAVOĞLU
Şeytanlar
Çocuk psikolojisinin ve çevresinden etkilenmesini yalın bir şekilde anlatan film, küçük yaştaki çocukların cinselliğe bakışlarını incelemeye çalışmış. Son derece dikenli bir konu seçmesine rağmen film yanlış yönetmen seçimleri sayesinde iyi bir film olmanın ötesine geçemiyor.
Haktan Kaan İÇEL
Bir Liderin Çocukluğu
Bir Liderin Çocukluğu, bugüne kadar dünyanın farklı bölgelerinde insanlığa zulüm uygulamış faşist liderlerin çocukluğuna gidiyor bir nevi. Bir faşist lider nasıl bir çocukluk geçirir, sorusunu cevaplamaya çalışan film, oldukça kasvetli ve karanlık bir atmosferde geçiyor. Filmin seyir zevki tartışmaya açık olsa da oyunculuklar konusunda sınıfı geçtiği inkâr edilemez. Özellikle çocuk oyuncunun oldukça başarılı olduğunu hatta tüm filmi onun sırtlayıp götürdüğü söylenebilir. İçinizi sıkacak, sinirlerinizi bozacak sahnelere ev sahipliği yapan Bir Liderin Çocukluğu, sadece çocuk oyuncu ve etkileyici müzikleri için bile izlenebilir.
Tuba BÜDÜŞ
Kanlı Gölge
Preminger nostaljisini beyazperdede yapma şansını bulduğumuz filmlerden Kanlı Gölge, Agatha Christe romanlarına taş çıkartacak cinsten bir cinayet öyküsü üzerine odaklanıyor. Donemin güçlü oyuncuları eşliğinde aşk, güven, şüphe ve gerilim aynı potada başarı ile eritiliyor. Sinematografik açıdan da doyurucu olan Preminger harikası dinamik bir kurgu ile de hiç sıkmadan kendini hala keyifle izlettiriyor.
Onur KIRŞAVOĞLU
Otto Priminger’in klasikleşen bir film noir’i olsa da, zamana yenik düşen filmlerden biri olarak dikkat çekiyor. Gizem öğesini sonuna kadar koruyabilen film, finalindeki tahmin edilebilir son ile noktalanıyor. Döneme göre oyunculuklar iyi olsa da, günümüzde çok teatral kaçıyor.
Haktan Kaan İÇEL
Ana Yurdu
Bazı filmler vardır, anlamsız bir şekilde yüceltilir, abartılırlar. Bu yılın hak ettiğinden fazla değer biçilen filmi Ana Yurdu bana kalırsa. Birçok ödülün sahibi olan bu film, başta inandırıcılık olmak üzere birçok noktada sınıfı geçemiyor. Sıkıntılı ve kasvetli havası, zaten seyircinin adapte olamadığı filmi, daha da içinden çıkılmaz hale getiriyor. Kocasından yeni boşanmış ve kendine yeni bir hayat kurmak isteyen, bunun için de öncelikle çok istediği romanı yazmaya çalışan Nesrin’in hayatı, annesi ile olan ilişkileri fazlasıyla sığ ve itici. Tüm bunlara ilaveten filmin sonundaki ahlakçı yaklaşım her şeye son noktayı koyuyor. Keşke en azından sonu böyle olmasaydı diye seyirci olarak hayıflanmaktan başka bir şey yapamıyorsunuz.
Tuba BÜDÜŞ
Hitchcock / Truffaut
Her sinemaseverin mutlaka izlemesi gereken bir belgesel Hitchcock / Truffaut. Hele ki bu iki yönetmene özel ilginiz varsa zaten ilginizden kaçmayacaktır. Bir hafta süren ve ses kayıtlarından orijinal seslerini dinleyebildiğimiz efsane Hitchcock ve Truffaut söyleşisi, bu söyleşiden doğan kitap ve bu kitabın günümüzün en iyi yönetmenleri üzerindeki etkisini beyaz perdede izlemek büyük bir şans. Hitchcock ve Truffaut’nun (filmin genelinde Hitchcock’un) sinemalarına dair bildikleriniz yanında bilmediğiniz detaylara da ulaşabileceğiniz belgeseli sinefillerin izlemesi elzem.
Seçil TOPRAK
Şövalye
Şövalye ufak bir tura çıkan bir grup erkek üzerinden, oynadıkları oyun etrafında hikâyesini oluşturuyor. Birbirlerini degerlendirme ve puan verme oyunu erkeklerin dünyasına hicivli bir bakışı yaratıyor. Hırs, üstünlük çabası, kibir gibi özellikler içlerindeki öfkeyi de ortaya çıkarıyor. Bize ise bilinen gercekleri izlerken eğlenceli anlar vadediyor.
Onur KIRŞAVOĞLU
Yunan yeni dalgasının yeni harikası demek isterdim ama ne yazık ki, harika senaryosuna rağmen, yönetmenin belirgin hatalarıyla film ortalama bir işe dönüşmüş. Bilhassa tempo sorunları çeken film, uçuk kaçık ama eğlenceli bir iş olmuş. Özellikle filmin bölümü vites arttırarak filmi kurtarıyor. Fakat daha iyisinin yapılabileceği de aşikardı.
Haktan Kaan İÇEL