15.04.2016
İstanbul Film Festivali Günlükleri – 5
Ansızın
Aslı Özge’nin üçüncü uzun metrajı, Alman oyuncularla, Almanca ve Almanya’da çekilmiş. Ancak tüm mantalitesi Türk olan bir film olarak dikkat çekiyor. Diyaloglar Türk filmlerinden çıkmış gibi senaryonun içine monte edilmiş. Boğucu bir atmosferle seyircisini germeye çalışsa da, karışık gibi görünmeye çalışıp basit olan bir film yaratılmış. Belli ki Ansızın sinemalara uğrayıp ansızın unutulacak…
Haktan Kaan İÇEL
Çırak
Öncelikle Çırak filminin, oldukça güçlü bir psikolojik drama olduğunu söyleyebilirim. Ölüm korkusu olan Alim, hayatını tehlikeye atacak her şeyden kendini izole etmiştir. Lakin Alim, kendini korumaya çalıştıkça tehlikeler sürekli onu sıkıştırır. Lakin bu takıntısı yüzünden taşındığı evin sahibi, Alim’in hayatında önemli değişiklikler yapar. Anlatmak istediği konuya dikkatli bir şekilde odaklanan, asla merkezinden sapmayan bir film Çırak. En önemlisi ise yaratılan karakterin oldukça güçlü olması ve bu karakteri canlandıran Hakan Atalay’ın başarılı oyunculuğu.
Tuba BÜDÜŞ
Aşk Birleşik Devletleri
1990’ların başlarında dört kadının hayatına dokunan, dokunurken de izleyenlerin sabrını zorlayan film Aşk Birleşik Devletleri, öyküsünün etkileyiciliğini perdede gösteremiyor. Elindeki öyküyü adeta bazı sahnelere kurban eden film, seyirciye gösterdikleriyle değil esasen göstermedikleriyle etkiliyor.
Seçil TOPRAK
Suyun Hatırası
Çocuklarını kaybeden bir çiftin parçalanışı ama kopamayışını perdeye oldukça duygusal bir anlatı ile aktarıyor. Çocuklarının acısını ve ayrılışlarını halledebilmek icin farklı yolları tercih ediyorlar. Artık hem iki farklı hem de birbirine paralel dünyaları mevcut ve doğa bazen bize istediğimizi işaretleri gösterebiliyor. Eksikleri olsa da izlettiren ve vasatı aşan bir drama.
Onur KIRŞAVOĞLU
Enkaz
Ülkemizdeki deprem sorununa oldukça cesur bir yorum getiren Enkaz, beklentileri fazlasını karşılıyor. Birbirine paralel ilerleyen iki farklı hikâyeden oluşan film, bir yanda enkaz altında karanlık ve boğucu bir atmosfere bir yandan da uçsuz bucaksız doğanın huzur dolu kollarına bırakıyor seyirciyi. Bugüne kadar ülkemizde yapılan deprem ile ilgili en önemli filmlerden biri Enkaz. Eğer klostrofobiniz yoksa bu filmi kaçırmamalısınız kesinlikle.
Tuba BÜDÜŞ
Bin Bir Gece Masalları: 2. Bölüm
Birbirinden bağımsız hikayelerin yer aldığı filmde, yaşlı bir kanun kaçağının pek ilginç olmayan hikayesine tanıklık ederken, gerçeküstü bir mahkemede mizahi bir şekilde yer alan ama uzadıkça insana afakanlar bastıran bir yargı sahnesinden bir hikaye işleniyor. Son hikaye ise iki bölümü ayrılmış. Dixie adındaki bir köpeğin sahipleriyle ilişkisine odaklanan bölüm, kısacık da olsa gerçeküstü öğelere başvurmayı ihmal etmiyor. Genele baktığımızda pek de ilginç hikayelere yer verilmediği için kendini izleten ama yenilik getirmeyen bir iş olmuş.
Haktan Kaan İÇEL
Yüce Sezar
Coen Kardeşler’in yeni muzipliği festivalin belki de en eğlenceli filmlerinden biri olmuş. Adeta bir yıldız karması olan Yüce Sezar, her anıyla keyif veren bir film. Keyfin dışında sinematografisi üzerine de ayrı bir parantez açıp Roger Deakins’ın adını mutlaka anmak gerek. Yaşayan en iyi görüntü yönetmenlerinden biri olan Deakins öyküde düşen noktaları bile görüntüleriyle zirveye taşıyor.
Seçil TOPRAK
Coen’lerin bilindik zeki ve eğlenceli diyalogları ile yine çok eğlendirirken Roger Deakins’in formda sinematografisi filmin etkisini artırıyor. Komünizmden dine, sinema sektöründen kapitalizme kadar birçok yerinde gönderme de keyif unsurunu artırıyor. Monty Python esprilerini ve tarzını andıran bölümler ise harika işlenmiş. Başyapıtları ile kıyaslama hatasına düşülmez ise Hail, Caesar! kesinlikle çok memnun edecektir.
Onur KIRŞAVOĞLU
Filmin eleştirisini buradan okuyabilirsiniz.
İçinde Biraz Kırmızı Olan Mavi Renkte Yağmur
Niger yapımı olan ismiyle de konusuyla da oldukça dikkat çekici bu film Nigerli Mdou Moctar isimli müzisyenin çalıştığı yapım şirketinin kurucusu Christopher Kirkley tarafından yöneltiyor. Geleneksel tuareg müziğinin özgün yorumlanışının yıldızı olan Moctar’ın hayatına odaklanan film, senaryo, kurgu, oyunculuk, yönetim vs anlamında hepsinden sınıfta kalıyor. Fakat film boyunca dinleme şansına eriştiğimiz özgün müzik seyirci olarak bizleri fazlasıyla doyuruyor. Geleneksel kıyafetlerinin içinde, sıradan hayatlarının ortasında yarattıkları mükemmel müzikleriyle sanatın evrensel olduğunu adeta haykırıyor İçinde Biraz Kırmızı Olan Mavi Renkli Yağmur.
Tuba BÜDÜŞ
Vahşi
Film, yalnızlık çeken oldukça rutin bir is hayatı olan Ania’nin kardeşinin de evi terk etmesi ile baslayan bunalımına odaklanıyor. İnsanlardan bulamadığı hissiyatları bir kurtta arayan Ania, gittikçe içindeki vahşi duyguların esiri de oluyor. Modern toplumun ve metropol hayatının getirdiği noktaların işlendiği Vahşi çarpıcı sahneler barındırıyor ama son bölümlerde epey sorun yaşıyor ve irtifa kaybediyor.
Onur KIRŞAVOĞLU
Bir kadının hayvan doğasına yenik düşmesini anlatan film, mayınlı bölgeye yakışık şekilde cinsellik ve aşırılıklar içeriyor. Bulduğu kurt ile birlikte vahşileşmeye başlayan bir kadının hikâyesi anlatılırken, yer yer izleyicileri zorlayacak sahneler yer alsa, kesinlikle denenmesi gereken orijinalliğe sahip bir yapım olarak, bu senenin kısıtlı programında listelerde yer alabilecek nitelikte bir olduğunu söyleyebiliriz. Özellikle başroldeki oyuncunun performansı alkışı hak ediyor.
Haktan Kaan İÇEL