01.06.2016

Minyonlar: Yetişkine Giderken Eldeki Çocuktan Olmak

Çocuklara yönelik bir mecra olarak tanımlandığından yakın zamana kadar burun kıvrılan animasyon türü kabuk değiştireli çok oldu; Holywood’un anti-tezi Hayao Miyazaki’nin ortaya koyduğu eserlerin hedef kitlesiyle Holywood’un hedef kitlesinin içi içe geçtiği, çocukların ihtiyaçları kadar yetişkinlerin ihtiyaçlarının da göz önünde bulundurulduğu yeni bir dönemdeyiz artık. ‘’Despicable Me’’ serisinin ön bölümü sayılabilecek Minyonlar da bu akımın son neferi olarak ebeveynlerini sinemaya sürükleyen çocuklar yerine çocuklarını sinemaya sürükleyen ebeveynleri hedefliyor. Tabi bu durum bütün sıkıntılarının ana kaynağı.

Çift yönlü ve görece başarılı bir planlamanın ürünü olan Minyonlar, ulaştığı muazzam gişe başarısının büyük çoğunluğunu doğal kitlesine (çocuklara), elde ettiği prestiji ise hedef kitlesine (yetişkinlere) borçlu. Maddi açıdan doyurucu bir sonucun yanında övgüleri de toplayan bu filmin başarısına gölge düşürecek husus ise, yetişkinlere göz kırpma uğruna, çocukların zihinsel ve ahlaki gelişimine zarar verebilecek rol modeller ile pedagojik açıdan sıkıntılı olguların herhangi bir seyreltme işlemine tabi tutulmadan doğrudan filmin içerisinde yerleştirilmesi olmuş. Teknolojiyle bu denli iç içe olduğumuz bir çağda ahlaki gelişimi olumsuz yönde etkileyecek modelleri çocuklardan uzak tutmak pek mümkün olmasa da etkilerini aza indirmek mümkün, özellikle de sinemada. Çocukların; televizyon, internet gibi mecralar kadar sıradanlaşmayan ve deneyimsel izleri hala kuvvetli olan sinemanın etkileme gücü aracılığıyla iyiye, doğruya, güzele yönlendirilmesi pek mümkünken, Minyonlar’da sinemanın bu yönü ve işlevi tamamen ihmal edilmiş.

Minyonlar’ın açılış sekansında dile getirilen ve filmin geneline yayılan ‘’Minyonların kötüye tapma sevdası’’, yetişkinler için ‘’bir insan alegorisi’’ olmasına rağmen çocuk bakış açısıyla kötülüğün idealize edilmesi anlamına gelebilmektedir. Orlando’daki kötüler buluşmasına Minyonları götüren ve bir banka soygununa imza atan ailenin, hikâye içerisinde misyonunu tamamlamasına rağmen, sık sık perdeye getirilerek Minyonların tarafında yer alan ‘’sevimli çekirdek aile’’ olarak sunulması; kişisel ihtirasları nedeniyle Londra’nın altını üstüne getiren Scarlet Overkill ile ona ayak uyduran Minyonların yıkıcı eylemlerinin şirinlikle maskelenmesi gibi durumlar ve olgular, yetişkin izleyiciler için sıkıntı yaratmasa da kişisel ve ahlaki gelişimlerini tamamlamamış çocuklar için sıkıntı yaratma potansiyeline sahiptir. Napolyon, Firavun, Beatles gibi kişi ve gruplarla yapılan göndermelere, seçilen yıla -1968-, şarkılara, kıyafetlere, ulaşım ve iletişim araçlarına (yetişkinleri hedefleyen kısma) gösterilen önemin bir kısmı çocuklara gösterilmiş olsa, çok daha farklı bir sonuç elde edilebilirmiş.

Nihayetinde Minyonlar doğruları kadar yanlışları olan bir eser; sıkıntılarına rağmen sıkıcı olmaması, hesaplılıkla hesapçılık arasındaki ince çizgide başarıyla yürümesi, pedagojik sıkıntılarını bertaraf etmese de, izlenilebilir ve klasmanı içerisinde yeterli olmasını sağlamış. Yetişkinler için tasarlanmış ve çocukları taca atan bir animasyona hasretseniz Minyonlar’ı kaçırmayın, çocuklarınızı evde bırakıp bırakmama hususunu ise sizlere bırakıyoruz.