20.03.2022
Pera Sohbet: Ali Tansu Turhan
“Festival Filmi Üreticilerinin Çoğunun Seyirciye Ulaşmak Gibi Bir İsteği Maalesef Yok”
Ali Tansu Turhan’ın prömiyerini 58. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde yapan ve farklı anlatım tarzıyla dikkatleri üzerine çeken ilk uzun metrajı Diyalog, festival sonrası turne macerasının ardından Başka Sinema ile vizyonda seyircisiyle buluştu. Son dönem bağımsız yerli yapımlar arasında tarzı ve dağıtım süreciyle benzerlerinden ayrılan ve Türkiye’nin farklı illerine yaptığı turneyle gösterim alanını her noktaya yaymaya çalışan film, vizyon macerasıyla beraber turne programına da son sürat devam ediyor. Oyuncu kadrosunda Hare Sürel, Ushan Çakır ve Funda Eryiğit’in yer aldığı film, sinemaya içeriden bakan bir hikâye anlatıyor seyircisine.
Filmin yönetmeni Ali Tansu Turhan ile gerçekleştirdiğim bu röportajda filmi, hikayesi, çekimleri, gelecek hedefleri ve merak ettiğim başka noktaları da konuşma fırsatı buldum. Keyifli okumalar.
Kariyerinizin başından bu yana çektiğiniz altı kısa filmin ardından Diyalog ile uzun metraj yolculuğunuza başladınız. Öncelikle filmin hikayesinin nasıl başlayıp geliştiğinden bahsedelim isterseniz.
Yaşadığımız zamana dair tüm dertlerimizin altında yatan ortak sebebin iletişimsizlik olduğunu düşünüyorum. Bu iletişimsizlik, kendimizi ifade edemeyişimizden değil, iletişim aracı olarak kullandığımız dilin aşınmasından ve dinleme yeteneğimizin/isteğimizin körelmesinden kaynaklı gibi. Diyalog bu düşünceler arasında dolanırken ortaya çıktı. Burcu Uğuz’la birlikte üzerine konuşmaya başladıktan sonra ilişkiler, film yapımı ve gerçeklik-kurmaca bağlamlarını bir araya getirdikten sonra, Fahri Güllüoğlu’nun senaryo ekibine katılmasıyla son halini aldı.
Filmin senaristlerine baktığımızda sizin isminizin yanı sıra Burcu Uğuz ve Fahri Güllüoğlu’nu da görüyoruz. Senaryonun yazımında birbirinizi hangi noktalarda beslediniz? Yazım aşaması nasıl bir tecrübe oldu sizin için?
Burcu ve Fahri edebiyat kökenli geçmişleri olan insanlar. Fahri şair ve editör, Burcu da editörlük ve çevirmenlikle uzun süre uğraşmış biri. Fahri, Burcu’nun arkadaşıydı, Burcu sayesinde tanıştık. Filmin ismi Diyalog olduğundan ötürü, kelime seçimleri, cümle kurulumları, noktası, virgülüne kadar her şey son derece önemliydi. Fahri ve Burcu bu noktada senaryoyu çok güzel kavradılar. Normalde bir başkasıyla senaryo üzerine çalışmak sorunlar ortaya çıkarabilir. Fakat bizim çalışmamızda hiç sorunla karşılaşmadık. Üçümüz bir hayal kurduk diyebilirim. Bu insanın karşısına pek fazla kez çıkacak bir şey değil.
Günümüzde “bağımsız” olarak nitelendirilen filmler, dağıtım konusunda klasik vizyon hamlesiyle hareket ettikleri için çok fazla sinemasevere ulaşamıyor. Tabii bu noktada bağımsız filmlerin vizyon macerasını etkileyen tekelleşen sinema ve dağıtım ağı gibi birçok faktör bulunuyor. Festivaller ve ardından büyük çoğunlukla büyükşehirlerde vizyona giren bu filmlerden Anadolu’daki seyircinin hiç haberi olmuyor çoğu zaman. Siz klasik dağıtım planının çok ötesinde bir anlayış ve turne programıyla filminizle adeta şehir şehir geziyorsunuz. Bu stratejiyi uygulamaya koymanızı tetikleyen unsur ne oldu? Anadolu’daki seyircilerin tepkisi nasıl oldu? Şimdiye dek hangi şehirlere gittiniz ve önümüzdeki süreçte planda nereler var?
Bu çok katmanlı bir soru ve bizim turnede uğradığımız şehirlerde sinema bölümü öğrencileriyle tartıştığımız bir zemin. “Bağımsız Sinema”, “Tekelleşen Sinema”, “Klasik Vizyon” gibi kavramları tekrar gözden geçirmeli ve üzerine düşünmeliyiz, eğer seyirciye ulaşmak istiyorsak. Şunu rahatça ifade edebilirim; sanat filmi, festival filmi diye adlandırılan filmlerin üreticilerinin çoğunun seyirciye ulaşmak gibi bir isteği maalesef yok. Festival, jüri, fon üçgeninde yolculuklarını sürdürmeyi tercih ediyorlar. Tabii ki neden bu yolculuğun tercih edildiğini anlayabiliyorum. Fakat dinleyicisiz anlatıcı olmaz. Ve eğer bu tercihten bir an önce vazgeçmezsek seyircimizi ve seyircinin sahibi olduğu sinema salonlarını çok yakın bir zaman içinde tamamen kaybedebiliriz. Bizim turneye çıkmaya nasıl karar verdiğimize gelirsek; Film Antalya’da herkes tarafından yoğun bir ilgiyle karşılaştı. Açıkçası bu kadarını beklemiyordum. Festivalden sonra Burcu’yla birlikte filmi seyircisine en hızlı ve etkili şekilde ulaştırmaya karar verdik. Bu yüzden festival yolcuğumuzu kestik. Sonuç vermeyen dağıtım modelinin içine sıkışmak da istemedik. Tıpkı tiyatrocular, müzisyenler gibi turneye çıkmayı denemek istedik. Ve bu turneye de filmlerin ve ekiplerin gitmediği şehirlerden başlamak istedik. Tabii bu noktada tam istediğimiz gibi bir rota çizemedik. Fakat şimdiye kadar 9 şehre gittik. Gittiğimiz her şehirde gösterimler öncesi üniversitelerde ve sanat kolektiflerinde film yapımı, dağıtımı ve sinemaların durumuna dair söyleşiler gerçekleştirdik. Hem seyirci hem biz yalnız olmadığımızı, tanışarak birbirimize kanıtladık. Azınlık olmamızın az olduğumuz anlamına gelmediğini, sistematik olarak yalnız hissetmemize çalışan düzenin dışına çıkmanın ancak ve ancak yüz yüze gelerek olacağını anladık. Filmin bir tanışma hikâyesi üzerine kurulu oluşu, seyirciyle diyalog kurmamıza zemin hazırladı. Bazı şehirlerde 100 üniversite öğrencisinden 1’ini sinemaya çekebildik. Şu anda anadilde sanat filmlerinin ortalama seyirci sayısı 500 ile 1.000 arası. Yani yaklaşık 60.000 üniversite öğrencisinden 1’i sinemaya gidiyor.
Sette başlayıp, sette biten bir filmin filmi olan Diyalog; hayatın filmlere mi, filmlerin hayata mı etki ettiğini düşündürüyor seyircisine. Her ne kadar kurmaca olsalar da filmlerin duygusunu mu yoksa gerçek hayatın duygusunu mu yaşamayı tercih ederdiniz?
Sanırım hayatta kıvılcımlanan ve yangına dönüşmeyen alevleri, filmlerde harlamaya çalışıyorum. Ne sadece hayata ne de sadece filmlere sıkışmayı isterim. Kadıköy Sineması’ndaki ekipli gösterimimizin sosyal medya paylaşımını şöyle bir notla yaptım: “Sinemadan çıktıktan sonra film devam eder. Filmler aslında ışıklar açılınca bitmez. Belki de tam o an başlar kendi filmlerimiz.” Sanırım hayatın ve sanatın iç içe geçmesini ve ortalarında yaşamayı isterdim.
Filmin çekimleri sırasında oyuncular sıkı sıkıya senaryonun matematiğine bağlı kaldı mı yoksa onlara esneklik payı bıraktınız mı?
Filmimizi 8 günde çektik. Öncesinde 3 haftalık yoğun, fiili bir prova süreci geçirdik. Oyuncuları ve teknik ekibi bir zemin üzerinde oturtmak önemliydi. Set bizim için uygulama alanıydı. Tüm keşfi hazırlık sürecinde hep birlikte gerçekleştirdik.
32 dakikalık uzun sayılabilecek bir süreyle filmin üçte birini oluşturan o meşhur tek plan sahne ustaca kotarılmış ve kendisinden öncekiyle sonrasındaki duygusal yoğunluğu yüksek sahneler arasında da bir soluk alma fırsatı yaratıyor. Tek plan sahneye karar vermek sürecinizde etkili olan ne oldu? Henüz ilk uzun metrajınızdaki bu riskli tercihi pozitife nasıl çevirdiniz?
Diyalog özelinde şunu rahatlıkla ifade edebilirim; Film ne istiyorsa o oldu. Ben kendimi hikaye anlatıcısı olarak hep bir elçi olarak görürüm. Duygunun ve düşüncenin mülkiyeti olduğuna inanmıyorum. Bu yüzden içeriğin biçimi belirlemesini sağlıklı buluyorum. Bahsettiğin tek plan akan sahnede kesme/kurgu olmamalıydı. Her kesme seyirciyle film arasına girer ve seyirciye film izlediğini hatırlatır. O sahnenin bizdeki kodu “The Night” yani “O Gece”ydi. Herkesin öyle bir gecesi olduğunu düşündüğümüz bir yerde, seyircinin o sahneyi izlerken bir yerden sonra kendi o gecesine götürmek ve o sahnenin anlamını seyircinin hafızasıyla birlikte kurmak istedik. Ve her temas ettiğimiz seyirci de isteğimizi gerçekleştirebildiğimizi görmek bizi çok mutlu ediyor.
Son olarak ilerleyen süreç için üzerinde çalıştığınız projeleriniz varsa ufak tüyolar alabilir miyiz?
Diyalog, “ilişki-temas” üçlemesinin ilk filmi. İkinci film Log In olacak. Dijital uygulama üzerinden tanışan iki insanın, gerçek hayatta buluştuklarında karşılaştıklarını ön yargılarla nasıl başa çıktıklarını anlatmaya çalışacak. Üçüncü film ise Monolog olacak. İnsanın kendisiyle ilişkisinin hayatla temasını ne şekilde etkilediğini göstermeye çalışacak. Bu güzel röportaj için teşekkür ederim. Ve turne boyunca her söyleşiyi, her seansı bitirirken söylediğim şeyi burada da söylemek isterim: Sinemalarda görüşmek dileğiyle.